Askerin insan hakkı
Bir süre önce "askerlerin kimi sorunları"nı çok sayıda yazıda aktarırken başlıktaki kavramı kullanmıştım. Kimileri, "teröristlerin insan hakları" savunulurken askerlerinkinin savunulmamasından haklı olarak şikayet ediyordu ya... "Askerin insan hakkı"nın daha geniş ve sağlam telakkisinin ise bizzat o çevrelerde rahatsızlık yarattığını yazmıştım. Elbette öncelikle "yaşama hakkı" vardı ama... Subayıyla, astsubayıyla, uzmanıyla, sözleşmelisiyle, eratıyla asker de madem ki her şeyden önce "insan"dı, başka "insan haklar"ı da tanınmalıydı. İnsan onuruna yakışır geçiminden, haysiyetinin kırılmamasına, hiyerarşik şiddete, hakarete, dayağa maruz kalmamasına, kendisini ve ailesinin koşullarını geliştirmesine, angarya yüklenmemesine, kişiliğiyle oynanmamasına, hakkaniyetli sağlık ve emeklilik güvencesine, makul sürede istifanın mümkün olmasına... İki dudak arasında keyfi ceza uygulanmamasına, "adil yargılanma hakkı"na kadar. Ayrıca, "zorunlu askerlik" ülkesinde dahi, bunun reddedilebilmesi ve başka alternatiflerin yaratılabilmesi ihtimal ve imkanları da.
 "İnsan hakları"nda şu sıra en bağlayıcı sayılan en üst uluslararası hukuk kurumumuz, "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi", bir ay içinde bu konularda iki çok önemli karar aldı: 1. Geçen ay, bir başvuru üzerine bir kişiye askerliği sırasında amiri tarafından verilen 21 gün "oda hapsi" cezasını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırı buldu. Türkiye'yi 3 bin 500 Euro tazminata mahkum etti. 2. Önceki gün açıklanan kararla, "vicdani ret"le, askerlik yapmayı kabul etmeyen ve bu yüzden defalarca ceza aldıktan sonra da "kaçak" yaşayan birisinin başvurusu sonucu, bu durumu "insan onurunu küçük düşürücü" bularak, işkence ve kötü muamele sayarak, Türkiye'yi 11 bin Euro tazminata mahkum etti.
Mahkemenin "türban kararı"nı çok beğenenlerin bazıları tabii bu "askeri" kararlardan hoşlanmayacak. Lakin, mesele şu ki, "askerlik sistemi"nin çeşitli uygulamaları bu kararlarla mahkum ediliyor ve başvurular oldukça da benzer kararlar çıkacak. Elbette, ödersiniz tazminatı, aynen devam da edebilirsiniz. Makul, adil, doğru, hakkaniyetli, insan onuruna uygun, millet, halk, devlet, birey, hatta çağdaş askerlik yararına buluyorsanız. Tabii, en iyisi aynı anda hepsine uygun görüyorsanız! Tartışılması gereken de bu: Bu uygulamalar hakikaten doğru mu? Sırf sizden üst rütbede ve elinde öyle bir askeri ceza metni var diye, herhangi bir üst'ün bir alttakine "keyfi" şekilde üç, dört haftaya kadar "oda hapsi cezası" verebilmesi, hukukun temel ilkelerine uygun mu? Bu "keyfi, iradi" cezadan ötürü, bir astsubayın mesela subay olamaması, bir subayın kurmaylık sınavına girememesi, onurunun ve hayatının tahrip olması, uygun mu? İnsan Hakları Sözleşmesi 6'ncı maddede, "Kanuni, bağımsız, tarafsız bir mahkeme" de yargılanma hakkı şart görülüyorsa, askerlikteki bu cezalar "askerin insan hakları"na hak mı! Bende saklı yüzlerce astsubay, uzman mesajı; bu cezalardan bunalmış yüreklerle de yüklüydü.
Demek ki, sadece "askerin demokrasiyi koruma, kollaması" değil, bizzat demokrasi ve hukukun da "askeri, üstleri karşısında koruyabilme, kollayabilme; sivili asker karşısında koruyup kollayabilme" meselesi de mevcut. "Zorunlu askerlik" bir yana, "vicdani ret"e kapalılık ve ceza yönünden, Türkiye'nin Avrupa'da sadece Ermenistan, Azerbaycan, Arnavutluk'la aynı seviyede kalma sorunu da mevcut. Kısacası, "askerlikte insan hakları, askerin insan hakları, insanın askerlik hakları, sivilin askerlik karşısındaki hakları, askerliğin hukuk ve demokrasi zaafları, askeri yargının hukuk ilkelerine uygunluğu, kararların yargı denetimine açıklığı"nın tartışılma ve düzenlenme, 1111 yıllık gelenekler ile 80 yıllık kanunların gözden geçirilme gereği mevcut! Elbette "askerlikte disiplinin hayati ve ölümcül önemi"ni pek ihmal etmeden.
|