Bir şarkının perde arkası
Sayın okurlar, sizleri aşağıdaki satırlara geçmeden önce uyarmayı bir borç biliyorum. Yine yazıcam, yazıcam ama pek bir şey anlatmayacağım. Tüm derdim, yazıyı okuduğunuz süre içinde sizi gülümsetmek. Mesaj kaygısı gütmüyorum. (Cümlede kullanalım: Ben Cem Yılmaz gördüm) Geçen hafta 'Tan'ı keşfettim. Aslında 'Rica Ederim' şarkısı ile gönül telimi titretmişti ama 'Kalbime Gömüyorum' ile tel mel bırakmadı hepsini kopardı. Bir haftadır başka şarkı dinlemedim. (Bu arada Joy Türk Fm, yeni isimleri keşfetmek konusunda çok başarılı!)
GÖMDÜ GÖMECEK Ancak bir şarkıyı bu kadar dinleyince benim içimde, hakim olamadığım bir ses konuşmaya başlıyor. Bakın, içimdeki ses bu şarkının satır aralarını nasıl okuyor: Sana bir şarkı daha yapacağım. Adı 'Unuttum Seni' olacak. Belki de kimseleri aramıyorum. Tanrım bu yaraları kim saracak? Tan, gerçekten çok kızmış. Kızı tarihe gömdü gömecek. Kızmış, kırılmış. Sesi o kadar bozuk çıkıyor ki, insanın omzunu Tan'a ödünç veresi geliyor. Ama bu ilk dizelerde gayet kararlı bir genç adam var karşımızda. Vallahi kız da yani Tan gibi çocuğu bulmuş bunuyor! Allah bilir neler yaptı çocuğa. Dayak yemediğine şükretsin. (Ama Tan duygusal çocuk yapmaz öyle şeyler!) Karşımda resmin duruyor. Günlerim sensiz geçiyor. Bir ömür böyle nasıl sürecek? Zaman nasıl hızlı geçiyor. Gözlerim dolu dolu oluyor. Saatlerce seni izlemeye doyamıyorum.
BÖYLE OLMAZ CANIM Taaannn! Canım sağlam durmaya çalış. Bırakma kendini. Ne güzel ciddi ciddi, sinirli bir şekilde başlamıştın şarkıya. Efendi ol biraz. Gevşeme hemen. Bırak biraz burnu sürtülsün şırfıntının. Senin gibi çocuğu nereden bulacak. Gençsin, yakışıklısın, üç klibin var, albümün tuttu. İnsan daha ne ister bu hayattan? Şöyle etrafına bak biraz. Yeri gelmişken, balık eti kadınlardan hoşlanır mısın? Biliyosun, balina da balık! Şimdi kalbimi mi beynimi mi dinleyim. Anlamadım ki şimdi ben neyleyim. Seni çıkarıp içimden atamıyorum. Hayır hayır ama artık olmaz. Bundan böyle yerin dolmaz. Seni çaldığın kalbime gömüyorum... Şarkının burasında acıyla bağırıyor sevgili Tan. Zaten şarkıda tansiyonun en yüksek olduğu yer burası. Bak Tan, sende tansiyon da olur, kuş gribi de olur. Hatta ısrarcı davranırsan bir gece saçlarının beyazladığını bile görebiliriz. İki dakika arkamı dönüyorum sen hemen bırakıyorsun kendini. Canım böyle olmaz. Kendini biraz ağırdan sat. Sana kız mı yok. Ayrıca o kalbe gömmeler filan nedir? Hayatım bunlar eskidendi. Eğer bugünlerde bir kızı korkutmak istiyorsan, onu sonbahar indiriminde evden çıkarmamakla tehdit etmelisin. İlişkiler artık bu çerçevelerde gelişiyor tatlım. Bak şu şırfıntıyı bırak. Biraz insan içine çık. Güçlü ol! Karşımda resmin duruyor. Günlerim sensiz geçiyor. Bir ömür böyle nasıl sürecek. Dayanamıyorum. Zaman nasıl hızlı geçiyor. Gözlerim dolu dolu oluyor. Saatlerce bizi izlemeye doyamıyorum...
ELİNİ BELİME AT Tan anlaşılan sen bu kıza yollusun. Şarkının başında maşallah kaplan gibiydin. Yok yeni şarkı yazıyordun, adı unuttum seni oluyordu. Kızgın kumlardan derin sulara atlayacaktın, Televole senin, çalılarda zıplayan kuş benim gezecektin. Ne oldu? Nerede o kararlı mağrur adam? Gözlerin dolu dolu oldu, bıraksalar ağlayacaksın. Olmaz böyle! Deli kanlı adama ağlamak yakışır mı. Bak beni de ağlatacaksın. Tamam canım koy başını omzuma. Hah elini de belime at. Yok canım senden niye faydalanayım? Yuva yıkanın yuvası mı olurmuş. Ben öyle çiftlere filan bulaşmam. Hani maksat acılarını dindirmek. Tan, canım başını biraz sağa çek, paparazzi arkadaşların çalışmasını engelleme. Yüzümü kapatıyorsun. Paparazzi bey! Ben Rahşan Gülşan... Hani şu şişman fakat gururlu olan!
|