Neden bu gerginlik?
Gazetecilere sık sık sorarlar: Neden bu kadar gergin görünüyorsunuz? Bu da bir şey mi, siz bizi gazete yaparken göreceksiniz! Gerginlik neymiş o zaman anlarsınız!
Aslında gazeteciler, gerilmekten hiç hoşlanmaz. Ama ahali rahat bırakmaz. Eğer bugün birçok gazeteci sabahları kendini yürümek, koşmak için sokaklara, yüzmek için havuzlara atıyorsa, hep bu gerginliğe çare bulmak içindir. Diyelim sabah sporunuzu yaptınız, bol oksijen aldınız, efor sarf ettiniz, keyifli bir de kahvaltı sonrası gazeteye gelip, kahvenizi koydunuz ve günlük mesleki etkinliklere başladınız. Siz bir anıt gibi sakin dursanız da, abuk sabuk haberler birbiri ardına önünüze gelmeye başlar.
Bakan Şahin, İsviçre maçı skandalında sorumluluğu olanları istifaya mı davet etmiştir: Bıçakcı' dan el cevap: Bizi kastetmiyor! Kimi kastetti yahu, federasyon başkanı başka biri mi?
İmam nikahıyla evli bir adam.. Kanunen karısı olmayan kadının ablasının, yani kanunen baldızı da olmayan bir kadının genç kızını alıp eve kuma getirmiş.. Adamın zaten bir kanundışı karısı var, kanundışı baldızı da var, daha iki tane kanundışı baldızı varmış.. Oturup aile kararı vermişler, herife dört kurşun sıkmışlar: Gerekçe basit: Namusumuzla oynadı!
Sürmanşetlerde okuyoruz: Sevgilisi Deniz Akkaya'yı pataklamış... O kadar üzerine gittiler ki, eski sevgililerinden biri çıktı demeç verdi: Ben de dövmüştüm! Yani kaşınmıştı, demeye getirdi. Eh, konuyu bilimsel ve etraflıca işlemek istiyoruz ya, Hülya Avşar'a da sormadan olur mu? Avşar kızı da "bilirkişi" olarak son noktayı koyuyor: Evet, bazı kadınlar kaşınır!
Allah'tan ki insanı gülümseten haberler de yok değil. Amerikalı düşünür Noam Chomsky ifade hürriyeti hususundaki son beyanatında ne demiş duydunuz mu: Avrupa'nın Türkiye'den öğreneceği çok şey var! Ne hakkında? İfade hürriyeti hakkında!
Ne münasebetle anlayamadım ama bakanımız Abdüllatif Şener de durup dururken şarap olayına girmiş: Hayatımda tatmadım ama ben şaraptan çok anlarım. İnsan uzman olmaya bir kere karar vermeyegörsün!
Geçenlerde Sibel Can'ı bir davette derin dekolte ile yakalamıştı bizim matbuat... Fotoğrafı o kadar sevmişler ki, altına bir haber gerekmiş besbelli... Şöyle yazdılar: Bu dekolte boşanmanın habercisi gibi görünüyor. Bu da magazin uzmanlığı... Dekolteye bakarak boşanıp boşanılmayacağını anlıyorlar. Abicim, şu yırtmaca bakar mısın, kesin boşanıyorlar... Bir gazete bu haberi yapar da öteki durur mu: Ertesi gün, yepyeni bir fotoğraf, Sibel Can ile kocası yan yana yürüyorlar: Bu sefer haber değişik: Boşanma yok huzursuzluk var! Sanki huzursuzluk olmayan evlilik olurmuş gibi...
Fakat ben en çok Başkan Bush ile ilgili haberi sevdim. 50 yıldır Moğolistan'a giden bir tek ABD Başkanı yokken, Bush kalkıp Moğolistanlar'a kadar gitmiş bir de kımız içmiş... Sebebi ne ola ki, derseniz. Kimse asker göndermiyor ya, meğerse Moğollar Irak'a bir bölük asker göndermişlermiş... Başkan Bush'a, önüne bir dünya haritası koyup, aniden Moğolistan'ın yerini soracaksın, herhalde 10 dakika aramak zorunda kalırdı. Yine de teşekkür borçluyuz. Başkan Bush olmasaydı, bütün dünya gazetecileri davul derisi gibi patlarlardı gerginlikten...
|