Ortamı olmadan futbol yoksa sermaye ve iş nasıl olacak?
Önceki akşam Türkiyeİsviçre milli takımları arasında oynanan futbol maçını kazanmamız 2006 Dünya Kupası'na katılmaya yetmedi. Bir gol daha atamadık. İsviçre'de maçı hakemin de yardımıyla 2-0 kaybettikten sonra Türkiye'de yarattığımız gerilim ortamı ve konuk takıma takınılan tutum ters sonuç verdi. Şimdi dünya futbolunu düzenleyen ve denetleyen kurum olan FİFA'nın Türkiye'ye ceza vermesi gündeme gelecek. 2010 yılına kadar Türkiye'nin uluslararası karşılaşmalara sokulmaması gibi, çok ağır cezalar dahi konuşulabiliyor. Yaratılan gerilimle hem sonuç alamadık hem de Türkiye'yi futbolda ceza görebilecek duruma soktuk. Soruşturma açan FİFA, "Türkiye'de futbol oynama ve uluslararası maç yapma ortamı yok" derse yazık olacak.
Futbolda kaybettik Tabi Türkiye'nin şansızlığı FİFA Başkanı'nın ve üst yönetiminin İsviçreli olması. Baraj maçını böyle bir takımla oynaması. Asıl gözden kaçırılmaması, kamuoyunda vurgulanması gereken bağ buydu. Oradaki maçın hakemi değiştirilmişti. Burada da hakemin net bir penaltıyı vermediğini söylemek mümkün. Bunların da bir sonucu olarak, belki de Türkiye Dünya Kupası'na katılmayı kaybetti. Ama asıl kayıp şimdi FİFA'nın kararı olabilecek. Bu, Türkiye açısından daha ağır bir sonuç doğurabilir. Yabancı sermayenin gözünü çevirdiği Türkiye'de, doğru dürüst futbol oynanacak ortam yoksa, iş yapma ortamı nasıl olacak?
Tasarruf açığı Aynı durum ekonomide de olunca; yani yatırım, üretim ve iş ortamı düzgün çalışmayınca gelişmemişlik sonucu çıkıyor ortaya. Dün kronik yüksek cari açık sorunun çözülebilmesi için, Türkiye'nin yatırım, üretim ve iş ortamının iyileştirilmesi gerektiğini belirtmiştik. Ara malı ithalatını zamanla azaltmak için, ortamın iyileştirilmesi yanında yaratıcı fikirlerin, araştırma ve geliştirmenin de devreye sokulması gerektiğini belirtmiştik. Yüksek kronik cari açık sorununu çözmek için, ihracat artışı gerekli. Bunun için rekabet gücünün korunması hatta artırılması lazım. Bu durumda işe yüksek finansman maliyetlerinden başlamak, hem yatırım ortamının iyileştirilmesi hem de rekabet gücü ile ihracatı artırılması açısından zorunlu oluyor. Türkiye tasarruf açığı olan bir ülke. Buna karşılık yatırım ihtiyacı, genç nüfus ve köyden kente göçün hızlı olmasından dolayı çok yüksek. Sabit sermaye yatırımları bitişikteki tabloda görüldüğü gibi, yurtiçi tasarrufların 2-3 puan üzerinde gerçekleşiyor. Aradaki farkı da yurtdışı kaynaklarla karşılanıyor.
5.1 milyarlık rekor Dolayısıyla cari açık artıyor ama kalıcı sermaye girişi de artıyor. Türk Telekom'un devriyle birlikte 2005 yılında en az 5.1 milyar dolarlık yabancı sermaye girişi sağladık. Bu, tüm zamanların rekoru. Yılsonuna kadar rakam daha artacak. Ancak Türkiye'nin yatırım sorunu öyle 3-5 milyar dolarla çözülecek gibi değil. Yerli, yabancı sermaye ayrımı yapmadan Türkiye'de sermayenin ürkütülmeyeceği, kendini güvende hissedeceği, ikide bir 'devlet el koyar alır, servet vergisi getirir' diye korkmayacağı bir ortam yaratılmalı. Bu ortam da istikrarlı, yani devamlı olmalı.
Öncelik sermayeye O zaman hem çok daha fazla yabancı sermaye çektiğimiz gibi, yerlilerin yurtdışındaki paraları da Türkiye'de iş yapmaya gelir. Türkiye'de gizli saklı kalmış paralar da ortaya çıkar. Bu nedenle yatırım ve iş yapma ortamından önce sermayeye iyi bir ortam yaratmalıyız. O zaman cari açık yanında birçok yapısal sorunumuzu da çözmeye başlarız. Ortam elverişli olmayınca ne futbol oynanabiliyor ne de ekonomide istenen sonuçlar yaratılabiliyor.
Sonuç "Zor bir işi geciktirmek onu imkansız bir işe dönüştürür" George Lorimer
|