Tut şunun ucunu kapatalım abi!
AB ile müzakerelerin başlatılması üzerine, Türkiye'nin zaten bölünmüş olan düşünce alemi, amitoz şekilde bir kez daha bölündü. "Ulusalcılar" zaten "istemezük" stratejisinde kaya gibi bir duruyorlar. Yeni bölünme, AB ile ortaklığı sahiden isteyenlerle, "utangaç" AB'ciler arasında gerçekleşti. Ucu açıkçılar ile ucu kapalıcılar saflaşmaya başladı. Utangaç AB'ciler, efendim ucu açık müzakere olur muymuş diye isyanlarda! Tereddütsüz Avrupa Birliği isteyenler ise, müzakere sürecinin ucunun açık veya kapalı olmasını pek önemsemiyorlar. Çünkü, müzakere sürecinin ucunun nasıl olduğu zaten 93'ten beri belliydi. Ortada "yeni" bir şart yok ki!
Bendeniz şu fakir, ucu kapalıcıların neden isyan ettiklerini anlamaya çalışıyorum. Haddim olmayarak, anladığımı anlatmak isterim.
Hayatımıza ve tercihlerimize bakarsanız biz Türkler, "ucu açık" süreçlerden pek hoşlanmıyoruz. Sonu garanti olacak ki, bir şeye benzesin. Neden yüz binlerce yurttaş, devlet kapısında iş kovalıyor? Çünkü sonu garanti! 657 sağlam kanun, işten atılmak yok, Emekli Sandığı'ndan da emeklilik sürgaranti! Sadece vasıfsızlar için değil, binlerce mühendis, doktor, ekonomist, maliyeci, bankacı vesaire için de geçerli bu! Özel sektörde, istikbalin patronun veya müdürün iki dudağı arasında olduğu, ucu açık bir sürece (atılma riskine) katlanmak kolay mı? Matrak geçmek gibi olmasın ama, bu memlekette, "mezuniyet garantili" bir üniversite açacaksın, parayı koyacak yer bulamazsın. Anne ben "Garanti Üniversitesi"ne gideceğim! Neden oğlum? Diploma yüzde yüz garanti çünkü, yani ucu kapalı!
Bir tasavvur edin. Avrupa Birliği bize, "Müzakerelerin ucu kapalı, 10 yıl sonra garanti ortaksınız!" deseydi, o müzakerelerden hayır gelir miydi? Gelmezdi. Ama bizim ucu kapalıcılar, böyle bir hazırlop istiyorlar, armut piş ağzıma düş!
Milyonlarca insanın yaşadığı somut hayata dönün bakın! Hangi sürecin ucu kapalı şu dünyada? Aynı anneden, aynı babadan dünyaya gelmişsin kardeşinle... Yani ucu kapalı bir kan bağı var aranızda... İstesen de değiştiremezsin vaziyeti... Ama bu kardeşliğin sürüp gitmesi bile, iki kardeş arasında geliştirilen diyaloglara, ortak anlayışlara, benzer arayışlara, fikir, duygu ve felsefelerin varlığına bağlı değil midir? Aksi halde baştan ucu kapalı olan kardeşliğin bile sonunda ucu açılır kalır.
Evlilikler bile böyle değil mi? Devletin tanıklığı önünde imzayı basıyorsun, nikah memuruna da söz veriyorsun, ölünceye kadar aynı yastıkta, saygı ve sevgi ile birlikte kocayacağız! Ucu kapalı bir ilişki başlıyor. O zaman "boşanmak" neyin nesi oluyor? Anlaşamayan çiftler birbirlerine, "sepeti koluna yolcu yoluna" dediği zaman sürecin ucu açılmıyor mu? Bu yüzden değil midir, sürgarantili evlilik arayanlar, ucu kapalı partner isteyenler, sütliman ilişki hayal edenler, bir türlü başarılı bir izdivaç gerçekleştiremezler! Hayat bitmeyen bir müzakere süreci değil midir? Gelin anlaşalım. Tutalım şunun ucunu kapatalım abi!
|