Yolsuzluk nasıl öğrenilir?
Yolsuzluk tartışmalarında şeytanın avukatı hep aynı şeyi sorar: Bunların belgesi, mahkeme kararı nerede? Pek çoğu beraat veya delil yetersizliğinden takipsizlikle sonuçlanıyor. Oysa yolsuzluk söylentilerinin böylesine ayyuka çıktığı bir toplumda yargı kararının varlığı kadar yokluğu da sorun. Her işte yolsuzluk olduğu zannedilen bir ülkede yargı zaten yok gibidir. Zira yargı varsa zan yoktur veya çok azdır; gerçek vardır, suçlu vardır, ceza vardır, çalınanların tahsil edilişi vardır! Yolsuzluk iddiaları sürekli arttığına göre ya gelen gideni aratıyor veya bütün toplum iftira atıyor, iftira satıyor ve iftira satın alıyor. Seç, beğen, al! Onun için boşuna ' şuyuu vukuundan beter' dememişler. Yolsuzluk 10 kişiyi kirletiyorsa, asılsız yolsuzluk söylentileri bütün halkı kirletiyor, hırsızlığı olağanlaştırıyor: - Canım sadece bunlar mı çalıyor? Bunlar asla öncekiler kadar çalamaz! Sanki ona öncekileri savunuyorsunuz! Lakin ne yapsın; liderini Nuh Peygamber, partisini de Nuh'un Gemisi gibi görmüş. Tutunabilmek için başkalarının da aynı suçu işlemesine veya bizatihi hırsızlığın oranındaki görece azlığa sarılıyor. Sonraki aşama kıskançlıktır. Vatandaş yolsuzluktan yakınır ama sonuçlarından zarar gördüğü veya vicdanı kanadığı için değil, ' sıra niye bana gelmiyor' diye dertlendiği için! Elbette hâlâ bu aşamaya gelmemiş epeyce vatan, millet ve insan evladı vardır. Ancak bunca yaygın söylenti ve bunca nadir ceza sürerse ' sıra bana gelsin' diye hırsızlık kuyruğuna girmeyenlerin sayısı daha da azalacak.
 1991 seçimlerine doğru ANAP ile DYP arasında ikiye bölünen sülalemin ortasında sorulara muhatap oldukça şöyle diyordum: - İki dönem ANAP iktidarı boyunca olan veya olduğu iddia edilen vurgunlar Kırat cephesinde muazzam yolsuzluk iştahı biriktirdi. Eğer DYP iktidara gelirse eskisinden daha fazla yolsuzluk yaşanabilir. Lakin devletin kasası boşaldığı için, yolsuzluk masaların üstündeki kül tablalarını çalmaya kadar düşebilir. Ne yazık ki söylenti bağlamında haksız çıkmadım. DYP'li koalisyon döneminde muazzam yolsuzluklar olduğuna ilişkin söylentiler özellikle de Çiller Başbakanlığı sürecindeayyuka çıktı. Aynı şey DSP-MHP-ANAP hükümeti gelince de yaşandı. Her yeni iktidar döneminde öncekinden çok daha fazla yolsuzluk hikâyeleri halk arasında dolaşıp durdu. Böylece toplumda kanıksama gelişti ve içinde yaşanan pislik nicelerini kıskançlığa sürükledi: - Herkes çalıyor, biz sürünüyoruz. Aslında bu ' ben niye çalamıyorum' da demekti. Şimdi de söylenti artmaya devam ediyor. Üstelik iktidar partisinin teşkilatında dahi her üç kişiden en az biri kirliliği kabul ediyor. Şahsen dünden bugüne iktidarlar arasında bir temizlik mukayesesi yapamıyorum. Yapabildiğim mukayese söylenti ile gerçekleşen arasındaki orantıya dairdir: - Her 100 yolsuzluk iddiasından ancak 10'u için ' kesin olmamıştır ', 5 tanesi için de ' kesin oldu ' diyebiliyorum. Geri kalan yüzde 85 olabilir de, olmayabilir de. Ancak bunun büyük bir kısmının hakiki yolsuzluk olarak yaşanmış bulunması kuvvetle muhtemeldir. Lakin kanıtlanması kolay kolay mümkün olmayacaktır. Bu konuda hayati soru belli: - Rüşveti alan ve veren gizleyeceğine göre, kim nereden öğrenebilir? Cevabı hiç de zor değil! Yolsuzluk rakamları büyüdükçe taraflar büyür. Kamuyu soymak için birilerine büyük rüşvetleri veren kurumlar elbette ödedikleri miktarları defterlerine ' yolsuzluk gideri' diye kaydetmezler. Fakat bu gerçek bilgiyi firmanın bir kısım başka insanları ile zorunlu olarak paylaşırlar. Rüşvetçiler, en çok bir avuç adamla pazarlık yaparlar. Karşılıklı suçluluk iki tarafın da çıkarlarının güvencesi olur. Lakin bir de rüşveti ödeyen aracıların veya doğrudan kurum üst kadrolarının kendi cephelerinde bu bilgiyi paylaşacakları başkaları vardır. İşte o andan itibaren yolsuzluk sokağa düşmeye hazırdır. Kısacası bu mekanizma yüzündendir ki hiçbir yolsuzluk gizli kalmaz. Fakat hortumcunun yanına kâr kalabilir. Tabii cehennem gününe kadar
|