Durum!
Dün memleketimizin konuştuğu konu artan terör olayları değildi. "Kürt sorunu" nun geldiği yeni aşama hiç değildi. Milli Güvenlik Kurulu'nun, gerilimli toplantısının sonuçları dahi tartışılmıyordu pek. Kurul'un, hükümete, Anayasa'daki öncelikli görevlerini hatırlatması ne anlama geliyordu? Türk Tabipler Birliği'nin, cumhuriyetin başkentinde "kolera" salgını görüldüğünü açıklaması da aslında ürpertici olmalıydı. Tek bir hastanede 120 - 130 hastaya kolera teşhisi konulmuştu. Formula rüzgârı bile "vııın" layıp çıktı gündemimizden birkaç gün içinde. Irak'ta intihar saldırıları ortalığı kan gölüne çeviriyordu. Yeni Irak Anayasası'nın, Türkiye'nin "kırmızı çizgileri" ni darmadağın etmesiyle de ilgilenen yoktu pek... Dolar ve Euro "önlenemez" yükselişini sürdürüyordu. Peki ama bu ne anlama geliyordu? Memurlar, zamların görüşüldüğü "pazarlık" masasından yine sonuç alamadan kalkmak zorunda kalıyordu. 3 Ekim müzakere tarihi "telaş" lar içinde yaklaşıyordu. Sayılı günler çabuk geçiyordu yani. Ermeni Soykırımı'yla ilgili tartışmalar, doğrudan bağlantılı görünmese de 3 Ekim'in gölgesinde büyümeye aday görünüyordu. Devlet Tiyatroları'ndaki "istifa rüzgârı" ise yaprak kımıldatmıyordu. Portekiz yanıyor, Avrupa'yı sel götürüyordu. Küresel ısınma "yeni alarm sinyalleri" göndermeye devam ediyordu anlayana... İyi haberler de vardı, ama, görmek ne mümkün: Türk uçak mühendisinin uçak kazalarındaki hasarları asgariye indirecek, hatta kazaları önleyecek "müthiş buluş" u mesela... Babasından gelen "Başını ört!" baskısıyla okul sevdası biten 15 yaşındaki genç kızın gündemden kayıp giden öyküsü... Daha küçük öyküler de var, daha büyük hikayeler de... Unutulan... Yazsak sığmaz buraya... Lakin...
 Lakin... Birkaç gündür -ve özellikle bugün- Türkiye; Bülent Ersoy'la Deniz Baykal arasında geçip geçmediği bir türlü çözülemeyen görüşmeyi konuşuyor. Bir tür "Magazin Susurluk" u... Ya da Susurluk'un magazincesi... İçinden çıkan isimlerin haddi hesabı yok... İyi de bunca önemli sorunlar ve haberler ve konular varken... Bu "olay" ın konuşulması normal mi? Evet... Normal... Böyledir bu işler... Dünyanın her yanında böyledir... Herkes ilgi duyar böyle konulara... Geride bırakır gündemdeki öteki konuları... Ortada iddialar var... Doğruyu kim söylüyor? Göreceğiz... Ama, işin içine siyasetçiler girince, dünyanın her yerinde olduğu gibi, iddialara muhatap olanların hep aynı hataları tekrarladığını görüyoruz. Hemen, acilen ve açıkça konuşup tartışmaları bitirmek yerine; kapatmaya çaba göstermek, dallanıp budaklanmasına fırsat vermek... Ve... Geç kalmak... Baykal da geç kaldı... Clinton'ın da hatası bu değil miydi? Kendi ülkesinin kamuoyu, olayın "öz" ü üzerinde durmadı hiç... Doğruları söyleyip söylemediğine baktı.. Birkaç gündür Türkiye'nin gündemini değiştiren iddialar ne kadar vahim, ne kadar değil; bilinmez! Ama, ok yaydan çıktı sanki... Ne yazık ki, Türkiye bir süre daha bu konuyu konuşacak. Ne yazık ki... Dün, Güneydoğu'da nelerin olduğunu ve nelerin olacağını ise bir süre sonra öğrenebileceğiz. Umarız, iş işten geçmiş olmaz!..
|