  |
|
Neyim varsa döktüm ortaya
Deniz Akkaya ile aynı karede yer alacak olma fikri, beni tüm gece uyutmadı. Neyim varsa döktüm ortaya; göğüs dekoltesi, dövmeyi açıkta bırakan kısa kollu bir bluz, bir gün önceden dip boyası yapılmış saçlar, en nezih bölgelerde yırtıkları bulunan bir kapri kot ve Pierre Cardin süsü verilmiş terliklerim... Ama...
Görüşmeden bir gece öncesi. Türk basınının en ağır kalemi Rahşan Gülşan, Kozyatağı sırtlarındaki iki oda bir salon şeklinde konumlanmış özel tesislerinde dev görüşmeye hazırlanmaktadır. Dört adet hizmetçisi olduğu halde bulaşık makinesini kendisi doldurmayı seçen yazarımız, bir yandan "Aman Allah'ım bu kadar bardağı üç günde nasıl kirlettim?" diye sorar kendine. Bir yandan da Deniz Akkaya ile bir araya gelecek olmasının verdiği stresle sakız çiğnemektedir. (İç ses: Bu yazıya çok seksi bir giriş uydurmam gerekiyor. Çünkü kolay değil; ülkemizin en renkli, seksi, çarpıcı, akıllı, güzeller güzeli, şarkı sözü fatihi, her giydiğini kendine yakıştıran, erkeklerin peşinde koştuğu Aysel Gürel ile bir araya gelecektim. Deniz Akkaya ve Toprak Sergen de listemdeydi ama Aysel Gürel'in karizması yanında kimsenin lafı olmaz... Üstelik yazımı büyük bir ihtimalle Sinan Çetin de okuyacağı için yapacağım komik, zeka ürünü bir giriş ile belki dikkatini çekerim. Bir reklamda şişman dolgu malzemesi olarak arkada görünürüm. Maksat çorba kaynasın...)
İŞTE O GÜN GELDİ ÇATTI Cumartesi, saat: 14.00, Taksim Deniz Akkaya ile aynı karede yer alacak olma fikri, beni tüm gece uyutmadı. Onun karşısında 'şişman' olarak adlandırılan türü en güzel şekilde temsil etmem gerekiyordu. Hani maçlarda 10 gol yedikten sonra şeref golü atılır ya, benimkisi de bu tat ve dokuya sahip bir organizasyondu. Neyim varsa döktüm ortaya; göğüs dekoltesi, dövmeyi açıkta bırakan kısa kollu bir bluz, bir gün önceden dip boyası yapılmış saçlar (Ki bu bile küçük bir servete mal oldu), taşlı, yer yer en nezih bölgelerde yırtıkları bulunan bir kapri kot ve Amerika'nın Migros'u sayılan Safeway'den 10 dolara aldığım ama 250 dolarlık Pierre Cardin süsü verilmiş terliklerimle otomobilimden indim. Kendimden emin adımlarla stüdyonun kapısına girerken "Apla, oraya park yassah, valla çizerler arabanı Allah korusun" repliğine maruz kaldım. Arkamı dönünce de bolca saç ve bıyık karışımı arasından kendini gösteren altın dişlerle burun buruna geldim. Otopark mafyası ile kavga bile edemeyecek kadar gergindim. Hiç yapmadığım bir şeyi yaptım. "Ben de bir vatandaşım, haklarım vaarrr" diye avaz avaz bağırmadım ve otomobilimi çektim. Bu duruma ben bile şaşırdım. Deniz Akkaya şimdiden ruhuma iyi gelmişti bile.
SİNAN BEY ADIM RAHŞAN... Az önceki sahneyi tekrarlamam gerekiyordu. Ancak bu kez otomobilimden indiğimde stüdyonun önü yerine tarla görünümlü bir yerdeydim ve canım terliklerim toz içinde kalmıştı. Saçlarım terden birbirine yapışmıştı. Makyajımdan zaten söz etmiyorum. Artık 'doğal güzellik ve kendi ile barışık olma klübü' üyelerinden biri idim. Stüdyoya girince serinlemeyi umuyordum ama stüdyo, dışarıdan 10 derece daha sıcaktı. "Amaan" edasıyla saçlarımı topuz yaptım, makyajımı sildim, pantolonumun paçalarını bir sonraki adımda dereyi geçecek şişman kadın edasıyla katladım. Ben artık bitmiş bir insandım. Stüdyoda 'Bendeniz Aysel' dizisi için kurulan dekordan çok etkilendim. Son zamanlarda gördüğüm en etkileyici ve zekice hazırlanmış dekordu. (Yalakalıktan kim ölmüş. Sinan Bey, adım Rahşan, çok güzel şişman taklidi yapabiliyorum. Ayrıca 'uzun boylu, güzel yüzlü ama ne yazık ki şişman' kılığına da gözümü kırpmadan girebiliyorum...)
GÜREL, UZAYLI BENCE Bu arada acaba akşamları bu dekorun bir yerine yerleşip, sessiz sessiz yaşasam mı, diye de düşünüyorum. Benim evden çok daha geniş ve konforlu. Akşamları da televizyon yerine canlı olarak 'Bendeniz Aysel' dizisini izlerim... Aysel Gürel müthiş bir gelinlik ile çıkıyor ortaya. Göğüs dekoltesi yüksek, saçlarını maşa yaptırmış. Toprak Sergen ile dünya evine giriyorlar. Arkadaşlar; Aysel Gürel gerçekten ve hakikaten Aysel Gürel taklidi yapıyor yaşarken... 76 yaşında bir kadının bedenine sıkışmış bir uzaylı bence o. Çekim arasında barbunya-salatamızı yerken anlattıkları yüzünden az daha gülmekten boğuluyorduk. Mehtap Ar da dizide rol aldığı için yemeği üçümüz yedik. Canım Mehtap son beş yıldır okullara tiyatro yapıyormuş. Çok candan bir kadın. Her akşam saat 19.30'da evinde yemek sofrası kurulurmuş ve kalabalık sofraları seviyormuş. Beni de davet etti. Çok iyi yemek yapıyor gibi görünüyor... Küçükken annesi ve ablası Müjde ile diskoya gittiklerinde bütün ilgiyi annelerinin çekmesi yüzünden hep fenalık geçirirlermiş.
MAHREM SAPTAMA ONDA Bu arada Aysel Gürel evrim teorilerini, Fatih'teki parasız sıkıntı dolu ama neşeli günlerini anlatıyor. Öyle şirin ki, herkes susuyor onu dinliyor. En mahrem saptamalarını, gözünü kırpmadan en mahrem terimlerle yapıyor. Onu farklı kılan da bu kimseden korkmayışı... Bizim gibi sıkışınca oyunculuğa başvurmuyor. 50 yıl sonra kendi adını taşıyan ve senaryosunu Kasım Uçkan'ın yazdığı, Nursan Esenboğa'nın yönettiği ve yapımcısının ulu çınar, platoların hası, mükemmel varlık (Hocam Allah rızası için bir reklam anlaşması... Sonra gitcem... Gerekirse o, çay reklamındaki kızdan daha şişman bir Karadenizli taklidi yapmak için kampa girip, kilo alabilirim... İnandırıcılık bazında...) Sinan Çetin'in yaptığı 'Bendeniz Aysel'de oynuyor.
|