Doğu'dan kötü haberler
Dün yüreğimiz ağzımızda televizyon ekranına yapışarak Ollie Rehn'in ağzından dinlediğimiz AB müzakere çerçeve belgesi, beklenen oranda umut verici. Belge, ille de "bardağın yarısı boş" demek isteyenlere malzeme vermiyor değil. Ancak "bardağın yarısı dolu" tezini de güçlendiriyor. Müzakerelerin 3 Ekim'de başlayacağı ve "tam üyelik" hedefi, yaza girmeye hazırlanan Ankara için moral kaynağı. Ollie Rehn'in dünkü basın açıklamasından sonra borsadan gelen olumlu haberler de cabası.
Müzakere sürecine devam Zaten bu aralar içerde ve dışarıda herkesin derdi, Türkiye'nin AB umudunu kaybetmemesi. Bu teze göre, AB süreci şu ya da bu şekilde devam ederse, Türkiye'de istikrarsızlık, ekonomik kriz, rejim bunalımı veya benzeri kötü senaryoların gerçekleşmesi de kolay olmaz. Son günlerde görüştüğüm Avrupalı diplomatlar, " sonunda üyelik olsun ya da olmasın" müzakere sürecinin devam etmesinin Türkiye için sonsuz faydalarını sayıp duruyor. Ancak tamamen Brüksel, Tony Blair ya da Angela Merkel'e kilitlenen gündemin dışında kalan bir diğer konu var ki, kamuoyunda pek dillendirilmese de, haberlerde öne çıkmasa da Türkiye için son derece kaygı verici günlerin habercisi. O da PKK'nın yeni stratejisi ve Türkiye'yi sessizce tehdit eden iç güvenlik açmazı. PKK ve güvenlik güçleri arasındaki çatışmalarda ciddi bir artış var. Ama daha da önemlisi, örgütün "cephe savaşı" yerine, dünya medyasının ilgisini çekecek açık isyan görüntüleri yaratma çabası var. Bilmem fark ettiniz mi, geçen hafta Van'da, bu hafta Diyarbakır'da PKK'lıların cenaze törenleri, önce örgütün gövde gösterisi, ardından da güvenlik güçleri ve cenaze kitlesi arasında çatışmalarla sonuçlandı. Geçmişte PKK'lıların aileleri, çocuklarının cenazelerini alırken çekingen davranırdı. Şimdiyse cenazeleri kitlesel eylemlere dönüştürme çabası var. Bölgedeki yetkililer cenazelerde özellikle kadın ve çocukların olduğunu anlatıyor. Tabut, Öcalan'ın son kafa karışıklığının eseri olan ve pek az insanın kavrayabildiği PKK'nın yeni "konfederasyon bayrağı" na sarılıyor.
Psikolojik üstünlük Burada güvenlik güçlerinin yapabileceği pek bir şey yok. Bir çok emniyet müdürü, olayı izleyip not almakla yetiniyor. Çünkü müdahale etmek, televizyondaki o tatsız görüntüler ve belki de kadın ve çocukların içinde olacağı daha da tatsız enstantaneler demek. Müdahale etmemek ise o bölgede PKK'nın psikolojik üstünlük sağlaması anlamına gelebiliyor...
Kritik sorunlar çözülmedi Bu arada örgüt, adeta pazarlık gücünü korumak istercesine belli orada şiddet içeren eylemleri de sürdürüyor. İntihar bombaları, C4 ve diğer nitelikli bombaların kullanımı ve artan biçimde "uzaktan kumandalı mayınlar..." Bunlar devam ederken, makul bir pişmanlık yasası gibi aslında örgütün çözülme sürecini hızlandırmayı amaçlayan insiyatifler, teorik egzersizler olmaktan öteye geçemiyor. Bu arada "canlı kalkan" gibi TSK'yı oldukça rahatsız eden "sivil görünümlü " eylemlere ağırlık veriliyor. Koruculuk müessesesi, iflas etmiş durumda. Güvenlik güçleri gergin. Tüm bunlar, Avrupa, çerçeve belgesi ve kendi gündemine yoğunlaşan Ankara'yı pek ilgilendirmiyor. Ancak Türkiye, henüz en kritik sorunlarını çözmüş değil. İç güvenlik de bunların başında...
|