"Bir ömrün hikâyesi"
Geçen yıl Ankara'dan İstanbul'a giderken, uçakta büyükelçi Deniz Bölükbaşı ile karşılaşmıştık... "Size sevineceğiniz bir haberim var" demişti: - Babamın not defterlerini buldum... Onunla yaptığınız sohbetleri, birlikte çekilmiş resimlerinizi de. - Nerede buldunuz? - Ömer Naci Bozkurt'un (eski senatör) deposunda.
Deniz bey "birgün, birkaç saatinizi ayırsanız" demişti: - Bulduklarımı, kitap yapacağım... Sizinle konuşmaları da yer alacak... Bir göz gezdirseniz. "Olur" demiştik ama... Kimi zaman Deniz Bölükbaşı seyahatteydi. Kimi zaman biz. Bir yıl geçti aradan... Buluşamadık. Ve kitap çıktı.
Osman bey, siyasete bir şiirle veda etmişti. "Bir Ömrün Hikayesi" adlı şiirin ilk dörtlüğü şöyle: "Hürriyet bir Şirin, ben Ferhat oldum, devirler boyunca boşaldım, doldum. Bir ömür yitirdim, acep ne buldum? Seraba harcanmış ömre yanarım.
Bölükbaşı'na "bu şiiri hangi duygularla yazdınız" demiştik. Verdiği yanıtı "kitapta okuyunca" o günleri hatırladık: - ....... Bu şiir sadece benim değil, milletimin de kaderini tasvir ediyor.
Bölükbaşı'nın "fırtına gibi estiği yıllarda" Ankara-Maltepe'de "Köşk Gazinosu" vardı. Zeki Müren, Behiye Aksoy gibi şöhretler orada şarkı söylerlerdi. Osman bey ne zaman Behiye Aksoy'u dinlemeye gitse, "sen de geleceksin" derdi. Gider, dönemin "ünlü assolistini" dinlerdik.
- O yıllarda, Osman beyin "bestelenen... Plak olan" bir şiiri dillerden düşmezdi. "İlk dörtlüğü" şöyle: "Bende saç ağarmış, gönül tüter mi, Kül olmuş sinemde çiğdem biter mi, Viran yerlerde hiç bülbül öter mi, Geçelim güzelim gel bu sevdadan.
Birgün "Osman bey, bunları Behiye Aksoy için mi yazdınız" diye sormuştuk. Deniz Bölükbaşı, babası ile ilgili kitapta "Yavuz Donat'ın bu sorusuna, babam şu yanıtı vermiş" diye yazıyor: - Eli elime değmedi ama lafı anamı belledi. Gerçekten de o "şiir-şarkı" yüzünden Osman beyin, eşiyle arası hayli açılmıştı... Kavgalarına tanık bile olmuştuk.
Bölükbaşı "Beşevler-İsrail Evleri"nde otururdu. "Ava giderken veya avdan dönerken" bizi evine götürürdü. Mutfağında "bazı hanımlar" görürdük. Osman bey kulağımıza eğilirdi: - Kocalarını milletvekili yapayım diye, bunlar bizim hanımın dizinin dibinden ayrılmıyorlar... Ama milletvekili yaptıklarım da, beni terk ediyorlar.
Bir defasında, adayları "notere" götürmüştü. Ve "milletvekili olunca, partiden ayrılmayacağım" diye senet almıştı. Ama "senete rağmen" partiden istifalar başlayınca... Osman bey Meclis kürsüsüne çıkmıştı. Söyledikleri "kitaba da" girmiş: - ..... Bu rejimin en talihsiz tarafı, kendini bir mal gibi siyaset pazarında satan birçok bedbaht insanın, bu milletin siyasi hayatında rol almış olmasıdır.
Partisi koalisyon ortağı olur, kendisine "Başbakan Yardımcılığı" önerilir, o kabul etmezdi. Birgün "neden" diye sormuşuz. Verdiği yanıt "kitapta" yer alıyor: - İmanım padişah ben de onun veziriyim... Bundan büyük rütbeyi devlet de veremez.
Büyükelçi Deniz Bölükbaşı'na teşekkürler. Osman beyi "kitaplaştırdığı" için.
|