 |  |
  |
|
Fırat kıyısında kurt ile kuzu
25 Mart 2005 Cuma. Saat 11:30.
Telefonumuz çaldı. Arayan Süleyman Demirel'di: - Neredesin?.. Gazetede misin? - Hayır efendim... Sizinle konuştuktan sonra Ankara'dan ayrıldık... Yoldayız... Şu anda Denizli'de. - Denizli ha... Fenerbahçe'yi fena yaptılar... Not alabilecek misin? - Evet efendim. - Konuşmamızın bazı yerlerine eklemeler yapmak gerekiyor... Zira bunlar tarihe kalacak. - Hazırız efendim... Not alıyoruz. - Seninle güvenlik konularını, büyük şehirleri, kapkaç, soygun, hırsızlıkları konuştuk... Bana "Tayyip bey ne yapmalı" diye sordun. - Evet... Siz de yanıt verdiniz. - Yanıtlarıma şunu da ekle... Tayyip bey, ne yaparsa yapmalı ama, her şeyin sonucu ile ölçüldüğünü de unutmamalı. - Yani? - Elbette bildiği gibi yönetecek... Ama sonra dönüp bakmalı... Sonuç nedir diye... Ve bir şeyi aklından çıkarmamalı. - Neyi? - Dicle kayısında bir kurt, bir koyunu yese, bunun hesabı Hazreti Ömer'den sorulur... Devlet sorumluluğu budur... Ne yapayım, kurt yemiş diyemezsin... En ufak bir şey olursa, hesabı - "Emir" den sorulur. - Emir kim?.. Başbakan mı? - İcranın başındaki insan. Süleyman Demirel: - Bir şey daha var. - Nedir? - Bana sordun... Tayyip bey ne yapmalı diye... O bölüme şunları da eklemek gerekiyor. - Neleri? - Tayyip bey gündeminin ön sırasına işsizliği koymalı... İşsizlik yatırıma bağlı... Eğer Türkiye yılda 60 milyar dolar ihracat yaptıysa, bu geçen 2.5 yılın yatırımlarından dolayı sağlanmadı... Daha önceki yatırımların sonucu olarak bu başarı sağlandı... Yatırım, en öncelikli konu.
 Demirel bize "iyi yolculuklar" diledi. Ama telefonu tam kapatacağımız sırada "bir şey daha" ekledi: - Tayyip bey, piyasa ekonomisinin şartlarını yerine getirmeli... Özelleştirmeyi ilerletmeli... Yerli ve yabancı yatırımcılar için, yatırım iklimi yaratmalı... Buna büyük ihtiyaç var.
|