 |  |
Ateşle oynamak
Anayasa'nın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyen hükümlerinden olan 3'üncü maddesinde cumhuriyetin nitelikleri şöyle sayılıyor: "Türkiye devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı şekli kanunda belirtilen beyaz ayyıldızlı albayraktır. Milli marşı İstiklal Marşıdır. Başkenti Ankara'dır." Bu nitelikler sadece cumhuriyetin kutsal değerlerini değil, ayrıca devletin yükseldiği temelleri de oluşturuyor. O nedenle Mersin'de, Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklamasında vurgulandığı gibi, "Her zerresi şehit kanıyla bezenmiş şanlı Türk bayrağı"na yapılan saldırının, ne "Çoluk-çocuğun işi" diye geçiştirilmesini kabul edebiliriz, ne de "Provokasyon" diye kapatılmaya çalışılmasını...
9 yıl önce ne oldu? Çünkü biz bu filmi daha önce de gördük. 23 Haziran 1996'da HADEP Kongresi'nde. Hatırlayın; o kongrede, Faysal Akcan adlı militan Türk bayrağını yere fırlatmış, sloganlar eşliğinde PKK bayrağını ve Apo posterini asmıştı. Ankara 1 No'lu DGM onu 22 yıl 6 ay hapse çarptırmıştı. Ayrıca HADEP hakkında açılan davada en önemli suç unsurları arasında bu eylem de sayılmıştı. Anayasa Mahkemesi'nin partiyi kapatma kararı verdiği o davada başta Genel Başkan Murat Bozlak olmak üzere tüm sanıklar, kongredeki olayın "Provokasyon" olduğunu öne sürmüşlerdi. Bugün de DEHAP lideri Tuncer Bakırhan aynı şeyi tekrarlıyor: "Mersin olayı provokasyondur..." Hayır, provokasyon değil, sinsi bir planın yeni halkası. Tek fark var: HADEP'teki olay bir süreci başlatma girişiminin deneme atışıydı, Mersin'deki ise bir sürecin sonucu.
Adım adım... Nereye? Çok geriye gitmeyeceğiz, son dört aydaki gelişmelerden sadece birkaçını sayacağız. Önce 17 Aralık AB Zirvesi'nin arefesinde, "Türkiye'deki Kürt toplumu" adına Avrupa basınına verilen ilanda Bask modeli istendi. Ardından Ankara'da Kürt Derneği kuruldu. Onu Diyarbakır'da kurulan Kürt Derneği izledi. Dernek amacını şöyle ilan etti: "Kürt dilinin Türkiye sınırları içinde resmi ve eğitim dili olması için kampanya yürütmek. Kürdistan'ın diğer parçalarındaki halkımızla demokratik dayanışmaya gitmek..." Sonra Avrupa Parlamentosu'nda Kürt Dostluk Grubu oluşturulması için hazırlıklar başlatıldı. Bu arada Apo aylar boyunca avukatları aracılığıyla Nevruz'da önemli açıklamaları olacağı mesajı gönderdi. Bir de bayrak belirleyip meydanlarda dalgalandırılmasını istedi: Yeşil zemin üstüne sarı güneş ve içinde kırmızı yıldız. Ve Nevruz'da "projesi" açıklandı: Kürdistan Demokratik Konfederalizmi. Türkiye, Irak, İran ve Suriye'de Kürtler'in yaşadıkları bölgeleri kapsayacak devletsiz bir sistemmiş bu. 3 hukuk geçerli olacakmış. Türkiye hukukunu ancak "Kürt halkının konfederal hukuku" tanınırsa kabul edeceklermiş! İşte bu bildiri Mersin'den Diyarbakır'a her yerde Apo'nun belirlediği bayrak eşliğinde duyuruldu. Yani sorun yalnızca Türk bayrağını saygısızlık değil; daha da ötesi Türk bayrağının reddedilip başka bir bayrağın ilanı. Dileriz Genelkurmay'ın "son" uyarısı ihanet sınırlarında dolaşan pervasızları kendilerine getirir...
|