|
|
Devrim yapanındır
Fransa 98 Dünya Kupası için Paris havaalanına inmiştim.. Heyecanlıydım.. Dile kolay tam 38 gün Fransa'da kalacak, başından sonuna kadar ilk kez bir Dünya Kupası'nı takip edecektim.. Otele gitmek için bir taksiye bindim..Taksiciye, kupayı kimin kazanacağı konusunda fikrini sordum.. "Brezilya ya da İtalya" dedi.. "Niye Fransa değil?" şeklimdeki soruma ise "Teknik direktör yok.. Fransa futbol oynamıyor.. Cantona ve Ginola'sız olur mu hiç?" diye yanıt verdi.. Maçlar başladı.. Aime Jacquet yönetimindeki Fransa başta Zidane olmak üzere Dugarry, Djorkaeff, Guivarc'h ve Trezeguet'nin etkili futbollarıyla şampiyon oldu.. Jacquet bu şampiyonluğun ardından görevini yardımcısı Lemerre'e bıraktı.. Fransa, Lemerre yönetiminde yeni gençler yetiştirdi.. Henry, Wiltord gibi yıldızlar kadroya girdi.. Ve ardından inanılmaz bir kuşak yetişti.. Şu an Fransa Milli Takımı'nın oynatabileceği Henry, Trezeguet, Anelka, Wiltord, Luyindula, Govou, Pires, Lamouchi gibi süper yıldızlar var.. Ayrıca Galatasaray'ın transfer ettiği Ribery gibi Ümit Milli Takımı'nın iskeletini oluşturan yıldız adayları var.. Ve bu futbolcu fabrikasının temeli iki önemli unsura dayanıyor.. Teknik ve çabukluk.. Bu oyuncuların tamamı çok çabuk, tamamı çok teknik.. Siz uzun boylu, güçlü, fizik gücü mükemmel, kondisyonu üst seviyede oyuncular yetiştirebilirsiniz.. Ama bu tür oyuncularla farklı bir takım oluşturmak, dünya çapında yıldız yaratmak neredeyse olanaksızdır.. Ronaldinho, Eto'o, zamanında Figo çok çabuk ve teknik oldukları için dünya yıldızları haline geldiler.. Çabukluk ve teknik..
Türkiye gelmiş geçmiş en iyi futbol takımını 2000 yılında gördü.. Bu, Terim'in Galatasaray'ıydı.. Hızlı oynuyorlar, rakibi boğuyorlar ve Hagi'nin önderliğinde rakiplerini eziyorlardı.. Bütün kupaları aldılar.. 2002 Dünya Kupası'nda üçüncü olan Milli Takım'ın neredeyse tamamını oluşturuyorlardı.. Ama o takımın en önemli oyuncularını 2 yıl içinde kendi kendimize yok ettik. Yerlerine yenilerini koyamadık.. Kimi teknik adam kendi kulisini iyi yaptığı için oyuncu transfer etti.. Kimisi komisyon aldığı için.. Kimisi yönetim istediği için.. Kimisi basında adı çok öne çıktığı için.. Ama futbolcu yetiştirmekten çok üst yapıda onları harcayan bir anlayış hakim oldu hep Türkiye'de.. Devrim ilk kez Fatih Terim'le yapıldı.. Ardından Mustafa Denizli, Türk futbolunun en büyük eksikliğinin nerede olduğunu gördü ve yeni bir devrim gerçekleştirdi.. Orta sahayı kullanmadan oynamaya başladı.. Fenerbahçe'yi 4 forvetle şampiyon yaptı.. Sonra Lucescu geldi.. Yavaşlattı Türk futbolunu.. Adına akıllı futbol dedik, kontrollü oyun dedik, taktiksel anlayış dedik.. Dedik de dedik.. Ama Lucescu, Türk futbolunu yavaşlattı.. Alt yapıdan tek bir yıldız bile yetiştirmedi.. Galatasaray'ın adından korkan, üzerine gelemeyen yabancılar karşısında aldığı maçları başarı gördük.. Beşiktaş'la avucunun içinden kaçırdığı Şampiyonlar Ligi ikinci turunu, şampiyonluğu görmezden geldik.. Bu arada Terim'in yaptığı devrim sayesinde, hızlı, pres yapan ve çabuk oynayan futbolcular üretmeye başladık.. Emre gibi, Tuncay gibi, Hasan gibi, Hakan Ünsal gibi, İbrahim Üzülmez gibi, Nihat gibi..
Şampiyonlar Ligi'ni izliyoruz.. O takımların oynadığı futbol zaman zaman başımızı döndürüyor.. Onlarla yarışmak için önce komplekslerimizi üzerimizden atmalıyız.. Sonra doğru insanları doğru yerlere yerleştirerek hızlı ve teknik futbolcular yetiştirmeliyiz.. Cumartesi günkü derbide bütün Türkiye Ribery'nin futbolunu konuştu.. Pazar günü Anelka sahne aldı.. Bu iki Fransız'ı futbolcularımıza örnek gösterelim.. Adam geçişleriyle, vuruş teknikleriyle, süratleriyle.. Hasan Şaş'ı, Tuncay'ı, İbrahim Akın'ı, Ali Güneş'i, İbrahim Üzülmez'i, Serkan Balcı'yı kaybetmemek için, onlardan birer yıldız yaratmak için, hepsini birer Ribery yapmak için yardım edelim.. Yoksa elimizde kala kala zekâsı süper ama eli belinde Sergenler, çalışkan, süratli, iyi niyetli ama futbol zekâsı çok gelişmemiş Serkanlar kalacak..
|