 |  |
İzafiyet teorisi canımı kurtardı
Türkiye'de insanın başının büyük belaya girmesi için, CHP kurultayına katılması veya köprüden atlaması gerekmiyor. Düz yolda giderken de, ölebilir veya ölümden dönebilirsiniz. Salı günü, E-5'te Zincirlikuyu yönüne gazeteye geliyorum. Saatler sabah 9.00'u gösteriyor. Haliç Köprüsü'ne doğru trafik hızlı bir biçimde akıyor. Hava açık ve aydınlık. Sürücüler, yoğun olmayan trafiğin "tadını çıkarıyor!" Bunun Türkçesi, ralliciler işbaşında demek! Sol şeritte normal bir hızla ilerliyorum. Rallicileri görünce aklıma Einstein'in görelilik kuramı düşüyor. Türkiye'de ilkokul mezununa bile ehliyet veriliyor. Ama ilkokullarda "izafiyet kuramı" öğretilmiyor. Zaten sonradan öğrenmiş olanlar da zavallı Einstein'ı iplemiyor bile. Halbuki görelilik teorisinin, yol, hız, kütle ve zamanla ilgili olarak, trafikle bire bir ilişkisi var. Bütün arabalar yaklaşık 100 km. hızla gidiyorsa, sizin aracınızın arabalara göre hızı sıfırdır. Ama yere göre hızı 100 km.'dir. Bu yanılsama sebebiyle birçok sürücü, yere göre hızı ihmal edebiliyor. Ama herhangi bir aksilikte altınızdaki araç, yere göre hız neyse ona göre tepki verecektir. Köprüden sonraki rampayı tırmanıp, Çağlayan-Okmeydanı düzlüğüne çıktık. Üç şeritte dolu olarak seyrediyorduk. Bu sırada, iki araç, en sağdaki emniyet şeridinden arka arkaya dalış yaptı, yaklaşık hızları 130 km. kadar olmalıydı. O anda ben "bunlardan biri sıyıramazsa, önümüzde dönmeye başlayabilir" diye düşündüm ve hemen frene basıp arabanın hızını 70'lere kadar düşürdüm. Gerçekten de, yarış eden arabalardan ilki dar geçişten sıyırıp çıktı fakat ikincisi sağ arka tarafını bariyerlere değdirmiş olmalı ki, bir anda önümüzde dönmeye başladı. Ve döne döne sol şeride, benim önüme kadar geldi. Sürüklenerek kendi etrafında turlamaktayken, ben frenlere iyice asıldım. En fazla 4-5 saniye sürmüş olacak hadise sonunda, dönen araba burnu ters tarafa dönük olarak orta şeritte durdu, ben de hemen solunda normal yönümde durdum. Otomobilin plakasını almadım. İçimde sadece büyük bir kazadan kurtulmuş olmanın sevinci vardı. Direksiyondakine baktım, üniversite öğrencisi olabilecek genç bir delikanlı oturuyordu, korku ve dehşet içinde. Çok büyük bir kazadan kurtulmuştu. Beni ona çarpmaktan veya panikle savrulmaktan kurtaran faktör ise, hızımı iyiden iyiye düşürmüş olmamdı. Gazeteye gelinceye kadar sadece şunu düşündüm. Tanrı, o sabah bana, aklıma izafiyet teorisini düşürmek suretiyle koruyucu elini uzatmıştı. Şükrettim. İnsanlar, yaklaşık 1 tonluk bir kütlenin, yere göre 100 km.'lik hızda nasıl bir fizik güç kazandığını hiç hesaba katmadan araç kullanıyor. Ve ne yazık ki sizin trafikte seyrederken camları açıp hiç kimseye Einstein'ı anlatma şansınız yok!
|