 |  |
Özeleştirimdir
Normal şartlarda gazete yazarına, siz müneccim misiniz diye sorsanız, hayır der. Aksi bir iddia pek bilimsel kaçmaz. Fakat, her gün okuyucunun karşısına yazılarıyla çıkmak gibi tuhaf bir mesleği benimsemiş insanların, zaman zaman geleceğe ilişkin kehanetlerde bulunması da kaçınılmaz. Kehanetler, okuyucuda da esrik bir hava yaratıyor, yazarla kafa bulma imkânı doğuyor. Kuş kondu mu konmadı mı değil, kuş konacak mı yoksa konmayacak mı, şeklindeki teşaşür yarışı okuyucunun hoşuna gidiyor. Kaldı ki, Türkiye'de olmuş olaylarda bile tartışma bitmez. Geçen gün, Sarıkamış faciasında 90 bin askerin değil, 35 bin askerin şehit olduğu öne sürüldü. İmkân olsa gidip sayacaklar. Nasıl ki, Rusya'da Emine Erdoğan'a hediye edilen gerdanlığın kaç dolar olduğu konusunda da derhal kavga çıktıysa. Bizim gazetelerin, para konusunda eli çok hafiftir. Kimisi 30 bin dolar dedi, öteki açık arttırmaya girdi 40 bin dolar yaptı. Yanına ipek halıyı ekleyip daha da yükselenler oldu. Türkiye kamuoyu, bildiğiniz gibi tam 4 yıldır tartışıyor ama hâlâ özel bankalarda kaç milyon doların battığına karar veremedi. Nihayet 12 milyar doların kayıp olduğu mevzuda, bir ara bazıları 77 milyar dolara kadar çıktılar. Gazeteci de bizim yurttaşımız, salladı mı, Allah yarattı demiyor. Bir de kehanetleri düşünün... Bendeniz bu kehanetler konusunda artık etik bir pozisyon almamız gerektiğini düşünüyorum. Herkes kendi kehanetini takip etsin, yanıldıysa dürüstçe söylesin. Mesela benim en fazla yanıldığım kehanetim şu oldu. Hıncal Uluç, Amerika'nın işgali sonunda Irak'ta bir Vietraq doğacağını söylemişti, ben de çıktım sanki bana soran varmış gibi, olmaz öyle şey dedim. Oturdum, yazıyı da bir güzel politize ettim. Ama yanıldım. Daha önceki gün CHP olayında, Kemal Derviş'in Zülfü Livaneli'yi desteklemesinin imkansızlığına işaret ettim. Kemal Bey yemedi içmedi, ertesi gün bir basın toplantısı ile Livaneli'yi desteklediğini açıkladı. Yine çuvalladım. Enflasyonun bu kadar düşebileceğini, doların bu seviyede kalacağını tahmin etmeye kalkışsaydım kesin yanılırdım. Başbakan Erdoğan'ın, tren kazasından birkaç ay sonra Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ı sessizce görevden alacağını yumurtlamıştım, onda da yanıldım. Bunlar ilk aklıma gelen yanılgılarım. Peki hiç mi tutturamıyorsun, diye soracak olursanız arada bir isabet kaydediyoruz canım. Mesela, artık herhalde canına tak etmiştir ve Alaattin Çakıcı konuşmaya başlayacaktır, dedim. Geçen gün mahkemede ağır konuştu: Derin devletin de cılkı çıktı birader, dedi. Haksız da değil hani... Buna mukabil, Mesut Yılmaz'ın hayatta konuşmayacağını iddia ettim. Onu da tutturdum, susmaya devam ediyor. Zaten anlatmaya kalksa çok uzun sürer. AB'nin müzakere tarihi vereceği kehanetimize gelince onu söylemeye bile gerek yok, ilk mektep çocukları bile öyle diyordu. Bir de çok beğendiğim bir tarafım var, Kıbrıs hakkında hiç bir kehanette bulunmuyorum. Çünkü orada Denktaş'ın zamanı durdurduğunu keşfettim. İyi bir müneccim olduğum söylenemez ama arada bir isabet de kaydediyoruz demek ki! Eksisi artısıyla...
|