  |
|
Başkanlık sistemi
1946'da çok partili yaşama geçmemize rağmen, günümüzden tam 250 yıl önce ölen (1755) Montesquie'nin belirttiği 'kuvvetler ayrılığı' ilkesini bir türlü hayata geçiremedik. TBMM'ce seçilen cumhurbaşkanlarının yetkileri ile Adalet Bakanı'na bağlı yargının konumu hep tartışma konusu olmuştur, olmaktadır da.. Demokratik bir hukuk devletinde yasama, yürütme ve yargı birbirinden bağımsız, ama yargı ağırlıklı işlev görür ve görmelidir de.. Çıkan, çıkarılan yasalar önce yürütme ve yasamayı bağlar. Ayrıca yargıçlar karar yazımlarına 'Türk milleti adına' diye başlamaktadırlar. Böylelikle cumhurbaşkanlığı makamı ile yargı toplumun tümüne karşı sorumlu olmaktadır. Bu sorumluluğun hayata geçmesinin yolu da cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesidir. Böylece hem yetkili, hem sorumlu hale gelecek; tıkanan, tökezleyen parlamenter sistemimiz daha fonksiyonel olacaktır. Yasama organı da seçilmiş temsilcilerden oluşacak, dolayısıyla kendilerine oy veren vatandaşlara karşı sorumluluk taşıyacaklardır. Böylece 'Başkanlık sistemi'yle kuvvetler ayrılığı ilkesi hayat bulacak; toplumun tümüne karşı sorumlu yürütme ve yargı ile seçenlerine karşı sorumlu yasama (TBMM) arasında denge kurulacaktır. SABRİ AYÇİÇEK- ULUKENT/İZMİR
|