 |  |
Türk tekstili için 2 can simidi
Tekstilde Çin tehdidi bir günde ortaya çıkmadı. Kotaların sıfırlanması 10 yıla yayıldı. Bir başka deyişle, tekstil ve konfeksiyon üreticisi ülkelere, acımasız Çin rekabetine hazırlanmaları için 10 yıl tanındı. Bu süreyi bazı ülkeler akıllı değerlendirdi. Örneğin Fransa "Haute couture" dediğimiz kaliteli hazır giyime yüklendi, İtalya ise lüks konfeksiyona. Markalaşmak, geniş ve güçlü dağıtım ağlarıyla pazarın anahtarını elde tutmak gibi stratejiler de hayata geçirildi. Bazı ülkeler ise ya kaderlerine razı oldular ya da "Bize bir şey olmaz" rahatlığını sürdürdüler. Türkiye'deki firmalar da ne yazık ki, büyük ölçüde bu grupta yer alıyor.
Kül bırakmayanlar Alın size tehlikenin kapıya dayandığı 2004'ün son günlerinde esip gürleyenlerden haydi isim vermeyelimiki örnek: "Sektör 2005'e, Çin'de konumlanacak kadar hazır. Pazar ve ihracat kaybı olmayacağından, aksine yüzde 15 büyüyeceğimizden çok iddialı şekilde eminiz." "Kotaların kalkmasını fırsat olarak değerlendiriyoruz. Tekstilci Çin'den korkmamalı, bilakis sevinmeli." Bu "hodri meydan"ların aslında gece mezarlıktan geçerken korkuyu bastırmak içinçalınan ıslıklar olduğu çok çabuk ortaya çıktı. Şimdi "Çin'in saldırgan rekabeti nedeniyle fiyat tutturamadıkları"ndan yakınan mı ararsınız, "Teşvik olmazsa istihdamın yüzde 1015 daralacağını" söyleyen mi... Arada, Çin'in 148 kalem ürünün ihracat vergisini 0.20.5 yuan artırmasıyla rahatlamış görünenler ya da "Pazar bozulması" tehdidiyle karşılaşacak ülkenin Çin'e miktar kısıtlaması uygulama hakkı olmasına güvenenler de dikkati çekiyor. İkisi de yanıltıcı rahatlama:
Sakın aldanmayın * Çin ek ihracat vergisini yoksul ülkelerin pazarlarına hitap eden, yelpazenin en altındaki ürünlere koydu. Üstelik bunu yoksullara acıdığından değil, kendi üreticilerini daha kaliteli ürünlere yöneltmek için yaptı ( Durun; design ve modada dişlerini henüz göstermedi... ) * Miktar kısıtlamasına gelince; Çin'in diplomatik ve stratejik gücü nedeniyle birçok ülkenin kolay alabileceği karar değil. Peki Türkiye 700 bin kişiye istihdam sağlayan, geçen yıl 17.5 milyar dolarlık ihracat yapan bu lokomotif sektörünün gücünü nasıl koruyabilecek? Elbette süreli özel teşvik, vergi ve sosyal güvenlik yükünün azaltılması, enerjide destek gibi önlemler düşünülebilir. Çok geç kalınmış markalaşma, katma değeri yüksek üretime yönelme gibi çözümler de tartışılabilir.
Euromed ve ABD Ancak asıl ve kalıcı çözüm hazır giyim ithalatındaki payımızın yüzde 9'dan 6'ya düşeceği tahmin edilen AB pazarı ile ABD için yeni strateji den geçiyor: * Çin'in uzaklığını (Bir gemisinin Avrupa'ya ulaşması 4 ayı buluyor) avantaja çevirmek mümkün. Bu da AvrupaAkdeniz serbest ticaret bölgesinde (Euromed) işbirliğini geliştirmekle olabilir. Bu işbirliği bir örnekle anlatılıyor: İtalya, Tunus'a kaliteli kumaş gönderecek. Tunus boyayıp Türkiye'ye aktaracak. Türkiye de dikip Fransa'ya satacak. Ancak bunun için Euromed üyelerinin hem AB, hem de birbirleriyle ticaret anlaşmaları imzalamaları şart. Türkiye iyi yolda; Fas, Tunus ve Suriye ile imzaladı. Diğer ülkeleri de ellerini çabuk tutmaya zorlamalı. * ABD pazarı için de tek çare "Nitelikli Sanayi Bölgeleri" projesini canlandırmak. 2002'de bu konuda anlaşma imzalandı. Ancak 2003 Mart'ında o ünlü tezkerenin reddine misilleme olarak Kongre iptal etti. Hatırlatmaya gerek var mı; "Nitelikli Sanayi Bölgeleri"nde üretilen mallar ABD pazarına gümrüksüz giriyor. Türk tekstilinin kurtuluşu bizce bu çift yönlü stratejiden geçiyor.
|