 |  |
  |
|
AB'de çalışmak
Türkiye, AB müktesebatının tümünü hayata geçirse bile iki köklü değişimi gerçekleştirmedikçe üye olamaz: Hukuk ve eğitim reformları. AB Konseyi kararındaki, işgücünün dolaşımına çok uzun süreli kısıtlamalar getirilebileceği uyarısına ya da koşuluna elbette canımız sıkıldı. Ama bir de şöyle düşünün: AB'ye hemen tam üye olsak ve işgücümüzün dolaşımı serbest bırakılsa, kaç gencimiz, kaç vatandaşımız Avrupa'da iş bulabilir? Bugün AB'nin insanların serbestçe dolaştığı üyelerinde bile istihdam sıkı koşullara bağlı. Örneğin bir İngiliz doktorun Almanya'da çalışabilmesi için önce bir ihtisas sürecini tamamlaması isteniyor. Bir İtalyan kuaför yine örneğin Almanya'da mesleğini icra etmeye kalktığında, 4 yıllık eğitim zorunluluğu getiriliyor. Ankara Büromuzdan Betül Kotan'ın görüştüğü AB finansmanlı projelerde görevli uzmanların gözlemleri, eğitim reformunun ne denli ivedi önem kazandığını anlatmaya yeterli. Kimi "Ezbere dayalı öğretimin diplomalı işsizler ordusu yarattığını" söylüyor, kimi "Tüm ailelerin çocuklarını üniversiteye göndermeye çalıştığını, oysa Avrupa'da en iyi parayı meslek lisesi mezunlarının kazandığını" anlatıyor. En önemli uyarıyı ise Hollandalı Jan de Voodg yapıyor: "Türkiye'de meslek liseleri öğrencileri bile üniversiteye gitmek için uğraşıyor. Oysa Avrupa'da meslek liselerinin amacı üniversiteye değil, iş piyasasına girmek." TÜSİAD'ın hafta başında açıkladığı raporda da işsizliği artıran önemli "Yapısal" nedenlerden birinin piyasanın ihtiyaç duymadığı alanlarda eğitim gören gençlerin olduğu belirtildi. Sorunun tek çözümü var: Eğitim planlaması yapmak. Bunun için de sistemi yenilemek. Bilgi çağının ve AB'nin ihtiyaç duyduğu işgücünü yaratmanın başka yolu yok.
|