 |  |
Bu tartışma bitmez
Fransa'da iktidardaki Halkçı Hareket Birliği'nde liderlik yarışı başladı. Yolsuzluk iddiasından 2 yıl siyaset yasağına mahkum edilen Alain Juppe'nin yerine, partinin kayıtlı 128 bin üyesi internetten gönderecekleri oylarla yeni genel başkanı seçecek. Juppe'nin koltuğuna üç aday var ama ikisi figüran. Sonucu 28 Kasım'da açıklanacak seçimi Maliye Bakanı ve Fransız merkez sağının yükselen yıldızı Nicolas Sarkozy'nin kazanacağı şimdiden biliniyor. Sarkozy, başta Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ve Başbakan Jean- Pierre Raffarin olmak üzere, iktidarın tüm ağır toplarınca sevilmeyen, hatta nefret edilen, ancak gücünü tabandan alması nedeniyle önü kesilemeyen bir siyasetçi. Seçim süreciyle birlikte, Sarkozy'yi sindirmek için taciz atışları da başladı. Hedef pek aşina olduğumuz "laiklik" tartışmaları. Örneğin Chirac, "Toplumsal birliğin mihenk taşı olan laiklik değiştirilemez" diyor, "Mabedin orta sütununu kimse sarsamaz" diye yükleniyor. Raffarin "Laiklik bir arada yaşamanın grameridir. Onun sayesinde cumhuriyet, dinin baskılarından korunuyor. Sakın bu devrim yasasına dokunmaya kalkışılmasın" diye gözdağı veriyor.
Kutsanmış ilke
Tüm bu "celallenmeler" neden? Çünkü Sarkozy'nin, kabine revizyonundan önceki görevi olan İçişleri Bakanlığı'nda yetki alanına "Din ve inanç" işleri de giriyordu. O dönemdeki deneyimlerinden yola çıkarak yazdığı "Cumhuriyet, dinler ve umut" adlı kitapta 1905 tarihli laiklik yasasının değiştirilmesi ve "Fransa'nın ikinci büyük dini durumuna gelen Müslümanlığın diğer dinlerle eşitliğinin sağlanması" önerisinde bulundu. Bu talebinin gerekçesini de sağlam temellere dayandırdı. Hatırlatalım: "Militan laiklik, bir dönem için gerekliydi ama artık geçti. Umutlarının ifadesi olarak dine sarılanların özgürlüğü için bu tür laiklik tehlike halini aldı. İnanmak ve ibadet etmek hakkı, gösteri hakkı kadar önemlidir." Sonra da sözü Müslümanlığa getirip şu önerilerde bulundu: "Devletimiz 5 milyon Müslüman Fransız'a umut vermek zorundadır. İslamiyet, diğer dinlerle aynı haklara sahip olmalı, eşit koşullarda ibadetini yapabilmelidir. Bu, ayırımcılık değil, eşitsizliğin onarımı olacaktır. Yeraltında ibadet yerine gün ışığında ibadetin koşullarını sağlamalıyız. Ancak böylece Fransa İslamı'nı yaratabiliriz."
İslam'a ayrımcılık
Sarkozy'nin istediği, kutsal kitaplar kadar dokunulmazlık kazanan laiklik yasasının ikinci maddesinin değiştirilmesi ve İslamiyet'e pozitif ayrımcılık uygulanması. O maddede, "Cumhuriyet hiçbir inancı tanımaz, maaşa bağlamaz, devlet yardımı yapmaz" deniyor. Sarkozy ise, yasanın kabul edildiği tarihte Fransa'da İslamiyet'in olmadığını, diğer dinlerin tüm mal varlıklarının tescil edildiğini hatırlatıyor, hem eşitsizliğin giderilmesi, hem de Fransa'daki İslam'ın yabancı etkisinden kurtarılması (Suudi Arabistan ve Fas başta olmak üzere Müslüman ülkelerden gelen yardımları kastediyor) için devletin cami yapımına ve "aydın" imam yetiştirilmesine destek vermesini savunuyor. Rakipleri de onu Fransa'yı laiklikten "Anglo-Sakson" modeli "Sekülarizm"e dönüştürmek istemekle suçluyor. Tartışma bizi de yakından ilgilendiriyor. Çünkü Türkiye, Fransa ile birlikte "En laik" ülkeler sıralamasının liderliğini paylaşıyor. O nedenle yarın devam edeceğiz.
|