 |  |
Kehanet
Alman yönetmen Olivier Hirschbiegel'in Hitler'in Berlin'deki yeraltı karargâhında son günlerini anlatan "Dar Untergang" (Düşüş) adlı filmi, Traudl Junde'nin anılarına dayanıyor. Junde, Hitler'in konuşmalarını kağıda dökmekle görevli sekreterlerden biriydi. Gözlem ve anılarını topladığı notları "Führer'le 2.5 Yıl" adıyla yayınlandı. Kitapta özellikle bir bölüm bizi etkiledi. Çok sevdiği köpeği Blondi'yi zehirledikten sonra Eva Braun ile birlikte intihara karar verdiği o son günlerde Hitler'e çevresindeki son sadıklardan biri Nasyonal Sosyalizm'in geleceğini soruyor. Hitler bir süre dalıp gittikten sonra cevap veriyor: "Nasyonal Sosyalizm öldü. Belki 100 yıl sonra bir dinin kisvesi altında dönebilir..." Hitler'in kehaneti tahmin ettiği sürenin sadece yarısında gerçekleşti. Nasyonal Sosyalizm din kisvesi altında geri geldi. Hem de üç dinin kanatlarında. Usame Bin Ladin'in dünyaya getirmek istediği düzen Yeşil Nazizm'in ta kendisi. Aynı şekilde Irak'ta kafa kesenlerin söylemlerini inceleyin, Nazizm'in en vahşi izleriyle karşılaşacaksınız. İsrail'de Gazze Şeridi'nin Filistinliler'e devredilmesini "Mesih'in dünyaya dönüşünü geciktirecek ihanet" olarak gören yerleşimcilerin ve onlara liderlik eden Siyonist hahamların referansları tümüyle Sarı Nazizm'den besleniyor. Ve nihayet, Bush yönetimi ve Beyaz Saray'ı teslim alan Neo-Con'lar, Protestan Evangelistler, Hıristiyan Siyonistler de, kendi Nazi görüşlerini insanlığa kabul ettirmek için her türlü silahı kullanıyorlar. Korkutmaktan yalan söylemeye, öldürmekten işkenceye kadar.
Gerçek kayıplara karıştı ABD siyasetinde dinin etkisini mercek altına alan "Tanrının Çılgınları" adlı araştırmasıyla ünlü Barbara Victor, "Yüzyılın seçimi"nin arefesinde ülkesindeki havayı "Haçlı Seferleri dönemi hariç Tanrı hiç bu kadar popüler olmamıştı" diye özetliyor ve ekliyor: "Dünyamızı dinler çatışmasına sürüklüyoruz. ABD Tanrı adına Ortadoğu'da savaşıyor. İslamcılar yine Tanrı adına her yerde savaş veriyorlar. Ama aslında iki tarafın faşistleri ve psikopatları hesaplaşıyor." İşte böyle bir ortamda aylar boyunca iki adayın düellosunu izledik. Bir taraf korkutma ve sindirmeye dayalı strateji uyguladı. Diğer taraf 1990'ların huzurlu, mutlu, müreffeh günlerini hatırlatmaya çabaladı. Ve seçmenin kafası iyice karıştı. Çünkü gerçek kayboldu. İşte "The Washington Post"un araştırmasına göre, Amerikalılar'ın durumu: Bugün bile Bush yanlılarının yüzde 72'si, Kerry destekçilerinin de yüzde 26'sı, Saddam'ın kitle imha silahlarına sahip olduğuna inanıyor. Bush'a oy vereceklerin yüzde 75'i, Kerry taraftarlarının da yüzde 30'u Irak'ın El Kaide'ye yardım ettiği ve 11 Eylül saldırılarına karıştığı görüşünde... Eh, son kararsızlara da Usame Bin Ladin adresi gösteriverdi. "Kim kazanacak" sorusunun yanıtını yarın öğreneceğiz. Ama "Kim kazanırsa ne olacak" sorusunun yanıtını şimdiden verebiliriz. Söz New York Times'teki makaleleri "olay" olan ekonomi profesörü Paul Krugman'da: "Bush kazanırsa ABD siyaseti çok uzun bir süre için Cumhuriyetçiler'in egemenliğine girecek. Neredeyse tek parti sistemine döneceğiz. Cumhuriyetçiler tehlike gördükleri herkesi sindirecek, her şeyi denetim altına alacaklar. Gerekirse seçim sistemiyle bile oynayacaklar. Kerry kazanırsa ise belki bu yönetimin skandallarına, yalanlarına bir pencere açılacak, içeriye temiz hava girecek..." Bakalım bir kez daha Hitler'in kehaneti mi doğrulanacak? Yoksa...
|