 |  |
Biz anlatmadık ama borsa öğretecek...
Avrupa Birliği Genişlemeden Sorumlu Komiseri Günter Verheugen, işlerin pürüzsüz yürüdüğü bir sırada "zina" odaklı gereksiz tartışmalar çıkınca: - Şaka gibi, demişti... Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, Meclis'i olağanüstü toplantıya çağırıp CHP ile anlaştıktan sonra kabul edilen tasarının yürürlüğe girmesini sağlayan maddeleri geri çektiğini, ardından da "AB bizim için olmazsa olmaz değildir" ve "Biz Türkiye'yiz ve Türk'üz, kendi kararlarımızı kendimiz veririz" dediğini duyunca da, mutlaka kendi kendine mırıldanmıştır: - Şakacı... Dün bizim gazetede "Bahçesaray yolu AB'ye ulaşacak" başlığını okuyunca şakanın devam ettiğini gördüm... Bugüne kadar hiçbir başbakanın ziyaret etmediği Van'ın Bahçesaray ilçesini ziyaret eden başbakan Recep Tayyip Erdoğan sanki AB yolunu kendi berhava etmemiş ve işi kendisi zora sokmamış gibi "AB'ye giden yol burasıdır" demiş... 2004 yılı itibariyle de medeniyeti tanımlamış: - Medeniyet yol, sudur... "İnsan odaklı" bir yücelmenin zihniyetini temsil eden AB'nin bu yaklaşımla anlaşılması gerçekten kolay değil... Hala "yol, su" düzeyindeki bir medeniyet tanımıyla AB'nin zihniyetini anlamak nasıl mümkün olacak?
*** Dünkü Hürriyet "Zinada altı faktör" başlığıyla Tayyip Erdoğan'ın "Biz Türk'üz" noktasına hangi etkenlerle geldiğini özetliyordu: Kendi içindeki duygusal gel-gitler, AKP içindeki Milli Görüş'çüler, cemaatler, dinci basın, Erbakan'ın yol göstericiliği yaptığı Saadet Partisi'nin Anadolu muhalefeti, bakan eşleri... Bu faktörleri dikkate alan ve onlara göre hareket eden Saadet Partisi zaten var... Onların anlayışı geçerli olsa bugün iktidarda onlar olurdu, oyları yüzde 2'lere düşmezdi... AKP AB yolunu bu yaklaşımla tıkadığı an kendisi de ikinci bir Saadet olmuyor mu? AB yolunu ve kendi geleceğini derinden hançerleyen anlayışı, ne "sağduyu" çağrıları, ne de Günter Verheugen'ın "Biz Türkiye'ye değil, Türkiye AB'ye üye olmak istiyor" demesi şu an için etkileyebilecek gibi görünmüyor... Ancak başkalarının anlatamadığını, çok ağır bir fatura çıkararak anlatacak bir güç var, o da ekonominin gerçekleri. Başbakan, bugüne kadar büyük bir gayretle yaptıklarını, kat ettiği yolları inkar eder bir biçimde "milliyetçiliğe" ve "AB karşıtlığına" soyunduğu basın toplantısını düzenlediğinde Borsa'nın kapanmasına çok az bir zaman kalmıştı... O konuşmanın hemen ardından borsa ilk on dakikada yüzde 4 oranında düştü... Söylentilere bakılırsa, son on dakika borsa kapatılmadı ama işlem yapılmaması için çok uğraşıldı. İlk on dakikadaki yüzde 4'lük düşüşle borsada işlem gören kağıtların değeri altı katrilyon azalırken, yatırımcı da 1.5 katrilyon kaybetti...
*** Tayyip Erdoğan, Tacikistan'dan iki gün sonra dönse ve TCK tasarısına müdahale etmese Türkiye'nin AB yolu kesilmeyecekti. Başbakanın çıkışı bu yolu çok sert biçimde kesmekle kalmadı, Borsa yanında Hazine'ye de yüz trilyona mal oldu. Başbakan AB'ye rest çekince faizler yükseldi ve Hazine borçlanmasına yüz trilyon daha ek harcama bindi... Hazine çarşamba günü eylül ayının en yüksek iç borç ödemesini yapacak... Bu tutar altı katrilyon... Borsa'nın birkaç dakika içinde düştüğü, doların anında şahlandığı, faizlerin yukarı tırmandığı bir ortamda yeni hafta başlıyor... Piyasalar, Başbakan'ın Türkiye'yi içine soktuğu ağır belirsizliğe bu hafta cevap verecek... Başbakan, Meclis'i olağanüstü toplantıya çağırıp, muhalefet partisiyle anlaşıp, sonra "içime sindiremedim" yaklaşımıyla her şeyi alt üst etmenin "ne anlama" geldiğini somut olarak bugünlerde görecek... Söylenenlere kulak asmasa da, ekonomi ona yaptığı yanlışı öğretecek... Ama maalesef ağır faturayı hepimiz ödeyeceğiz.
*** Ne olup bittiğini anlayamayan, olup bitene anlam veremeyen Günter Verheugen, TCK'nın "olmazsa olmaz" koşul olduğunu hatırlattığı Brüksel'deki Büyükelçimiz Oğuz Demirsoy'a "İlerleme Raporu"nun bu olaydan önce lehimize yazıldığını söylemiş. İçindeki onca muhalefete rağmen AB yönetiminin Türkiye lehine karar aldığı bir sırada, Türkiye'yi kendi başbakanının çelmelemesi de makus talihimizin alıştığımız şakalarından. Ama bu kez, faturası daha önce hiç görülmemiş ölçüde yüksek bir şaka olacak bu...
|