Bir anekdot yazmıştım, Jimmy Fallon talk şovuna katılan Başkan Obama'dan.. İlgi bayağı çok oldu. "Aslında bu konuşmayı, günümüz dünyası ve Türkiyesi'nde mümkün olduğu kadar fazla insanın okuması gerek" diye düşünüyordum zaten. İlgi, kararımı kesinleştirdi. İşte sohbetin, hem de çok neşeli, ama çok da düşündürücü sohbetin bizi en ilgilendiren bölümleri.
***
Jimmy Fallon- Bu son başkanlığınızın son 8 ayı.. Duygulanıyor, ağlamaklı oluyor musunuz?
Obama - Hayır!. Arada sırada birlikte çalıştığın insanları, düşünüyorsun, işte o an biraz, duygulanıyorsun. Ama karşı koymaya çalışıyorsun. Çünkü
Beyaz Saray'da ağlamak istemezsin. Bazı moral bozucu insanlar "Aman Tanrım" diye düşünecek. "Bu ağlak adam nasıl liderimiz olur?" Başkanı ağlarken görmek umutsuzluk yaratır. O yüzden engel olmaya çalışıyorum.
JF- İnternette okudum. İnternetteki her şeye inanırım duyduğuma göre, Beyaz Saray civarında bir yere taşınıyormuşsunuz.
O- Başkentte kalacağız. Çünkü küçük kızım hâlâ lisede.. Başka bir okula naklolması.. Lisenin ortasında yeni bir şehre taşınmak beni pek popüler yapmaz.
JF- Ben de sanmıştım ki, liseden mezun olan ama asla okulun etrafından ayrılmayan çocuklar gibi davranacaksınız. Yani "Hey millet ne haber" diye gelen geçene selam..Yani biraz moral bozucu.
O- Discodaki yaşlı adam gibi, değil mi? "Hâlâ buradayım bakın millet" dercesine..
JF- Kızlarınızı çok iyi yetiştirdiğinizi söylemem lazım.
O- Kız evlat gibisi yok. Yani erkek çocuklarını küçümsemiyorum. Bir gerçeği söylüyorum. Kız çocuklar gibisi yok.
JF- Kızlarınızın Beyaz Saray'da yaşamak hoşlarına gidiyor mu? Sabırsızlanıyorlar mı taşınmak için.. Yaşıtlarına "Hey, biz kardeşiz, beraber kardan adam yapalım mı" demek istiyorlar mı?. Yoksa Saray'da yaşamak onlar için eğlenceli mi?
O- Sanırım büyük kızım ki, bu yıl mezun oldu, Saray'dan çıkmak için can atıyor.
JF- Mezuniyet töreni nasıl olacak?
O- Güneş gözlüğümü takacağım, çünkü gözlerim dolacak. Başkanın ağlamasına başka bir örnek. Küçük kızım Beyaz Saray'a küçük yaşta geldi. Dolayısıyla o daha alışık. Ama ikisi de altından iyi kalktılar. Harika kızlar. Zekiler ve komikler. Ama en önemlisi kibarlar. Terbiyesiz değiller. Michelle ve (Bayan Obama) ben oraya gittiğimizde en çok bundan endişeleniyorduk. Saray yaşamı onları nasıl etkileyecek diye.. Uşaklar, hizmetçiler falan.. İnsanlar selam veriyor. Michelle ve kayınvalidem sayesinde son derece inanılmaz çocuklar oldular. Daha çok gurur duydum onlarla..
JF- Mezuniyetlerde konuşmanız isteniyor.
O- Bir iki tane yaptım..
JF- Çok beğendiğim bir lafınız vardı. Şöyle demiştiniz: "Yüzde yüz bile haklı olsanız demokrasi uzlaşmayı gerektirir." Bunu Michelle mi söyledi?. Ben de evliyim, halden anlarım da bana öyle geldi..
O- Bu hem evliliğe, hem de demokrasiye dair bir tüyoydu, gençlere.. Aslında anlatmaya çalıştığım şeylerden biri şuydu: Bunca kötü habere, etraftaki öfkeye rağmen gerçek şu ki.. İnsanlık tarihinde her hangi bir
zaman doğmayı seçme hakkımız olsa.. Yani, önceden kim olacağını da bilmiyorsun.. Sen Jimmy Fallon olacağını bilmiyordun, mesela. Bugünü seçmeliyiz.. Çünkü dünya çok daha sağlıklı.. Çok daha varlıklı.. Daha iyi eğitimli.. Daha hoşgörülü ve çok daha az şiddet var. Geçen ay, Hiroşima'daydım ve aklıma şu geldi.. "5-6 yıllık bir zaman diliminde dünyada 60 milyon kişi ölmüş yani perişanlık varmış." Şimdiki tüm sorunlara rağmen insanlara aktarmak istediğim şey "Umutlu" olmak için bir sebep olduğu.. Engeller var ama onlarla başa çıkabiliriz. Başa çıkınca da şunu da yapmalıyız. Demokrasinin her zaman, istediğiniz an istediğiniz şeyi alacağımız anlamına gelmediğini öğrenmeliyiz. Ki bu insanın 3 yaşındaki çocuğuna bile öğrettiği bir şey.. Ama bir şekilde Kongre, bazen bunu anlamıyor. Bazen siyasette her şeyi almayı bekliyoruz. Burası büyük karmaşık çok çeşitli bir ülke. Birbirimizle konuşabilmeli, birbirimizi dinleyebilmeli ve duruma göre ilkelerimizden şaşmadan ödün vermeliyiz. Ama gelişme kaydetmek için çok yolumuz olduğunu da bilmeliyiz.
JF- Ödün demişken, Beyaz Saray'dan ayrıldığınızda sizin de biraz taviz vermeniz gerekecek. Neyi, nasıl yapacağınızı hatırlıyor musunuz? ATM'den para çekmeyi başarabilecek misiniz mesela?.
O- ATM olayını hatırlıyorum.. Ama asansörün düğmelerine basabilir miyim, bilmem. Aslında
bak,.. Oraya gittiğimde teknolojiden
anlayan havalı biriydim. Blackberry'si olan ilk başkan bendim. Aradan yıllar geçti. Artık hiç kimsenin Blackberrysi yok. En sonunda bu yıl bana şöyle dediler "Haberler iyi sayın başkan size artık bir 'akıllı telefon' vereceğiz.." Ben de "Ooo!. Süper dedim" Kızlarım ve Michelle'de durmadan ellerini kaydırdıkları ikişer, üçer tane var. Heyecanlandım tabii. Elime aldım, şöyle dediler.. "Sayın Başkan, bu telefon teknoloji harikası ama güvenlik sebeplerinden ötürü fotoğraf çekmesi iptal edildi. Mesaj da atamayacaksınız. Telefon olarak da çalışmıyor. Müzik de dinleyemezsiniz." Yani 3 yaşındaki kızının oyuncak telefonu var mı? İşte onu verdiler Başkan'a..
JF- Şimdi biraz seçimleri konuşalım..
O- Demokrat Parti'nin çekişmeli bir ön seçim geçirmesi çok sağlıklı bir şey bence. Bernie Sanders müthiş bir enerji ile yeni fikirler kattı. Partiyi zorlayıp onlara meydan okudu bence. Bu da Hillary'yi daha iyi bir aday yaptı. Hillary çok zeki biri. Çalışan kesime son derece önem veriyor. Çocukların okumasına ve ekonomimizi büyütmemize de. Benim bu süreçte üstleneceğim asıl rol Amerikan halkına seçimin ciddi bir iş olduğunu hatırlatmak. Devlet Yönetimi reality programı değil (Trump'ın stajyer şovunu kast ediyor..) Gereken kararların alınması, şart işlerin yapılması lazım. Amerikan halkının, nelerin tehlikede olduğu hatırlatılır, nelerin çözümlenmesi gereken önemli sorunlar olduğu anlatılırsa, iyi bir seçim yapacağına inanıyorum ki, genelde hep böyle yaptılar hep..
JF- Sizce rakipleriniz yani, muhalefetteki Cumhuriyetçiler adayları Trump'tan memnun mu?
O- Biz memnunuz ama onlar ne düşünüyor bilmiyorum yani .. Aslında ne diyeceğim çok kolay da, gerçek şu ki aslında Cumhuriyetçi Parti için endişeleniyorum. Ciddi sorunları, felsefi farklılıkları olan, hararetli tartışmalar yapan bu ülkede demokrasi, seçimlere adaylığını koyan iki parti olursa işler. Yani sonunda sağlıklı bir iki partili sistem gerekiyor. O zaman da kazandığı takdirde işleri yapacak bir Cumhuriyetçi aday olmalı. Sorunları anlayacak insanlar olmalı. Karşılarına oturduğunuz zaman onlarla ilkeli bir şekilde tartışıp sonunda ülkeyi ileriye taşımalısınız. Bugünkü durum hoşuma gitmiyor. 7 yıldır gitmiyor aslında. Cumhuriyetçi Parti'de olanları izliyorum. İçlerinde iyi insanlar, harikulade Cumhuriyetçiler var. Ülke için en iyisini istiyorlar. Bazı konularda benimle hem fikir olmasalar da çok iyi ve çok düzgün insanlar. Ama bugün o partide şimdiki aday seçimi sürecinde olanlar, genel olarak ülke açısından iyi değil. Biz, Demokratlar'ın da isteyeceği bir şey değil bu. Umudum şu yönde.. Bu döngü atlatıldığı takdirde düzeltici önlemler alınır ve tekrar merkez sağ partisi olurlar. Demokrat Parti de merkez sol partisi olur. Birlikte nasıl çalışabileceğimizin yolunu buluruz.
JF- Başkanlığa başladığınızda "Bazı insanlar benimle çalışmayabilir" durumunu anlamak sizin için zor oldu mu?
O- Göreve geldiğimde krizin ortasındaydık. Genelde ben onların "Pekâlâ politik oyunlar oynayabiliriz. Ama işler şimdi ciddi.. Ayda 800 bin kişi işini kaybediyorsa, Afganistan ve Irak'ta 180 bin askerimiz varsa bir saniyeliğine kendimize 'Dur' diyeceğiz. Politikayı bir kenara bırakıp, el ele işleri halledeceğiz" demelerini bekliyordum ama öyle yapmadılar.
JF- Yüce mahkeme olayı, mesela?.
O- Yüce mahkeme kanun yapar ülkenin kanunlarını yorumlar ve bunlar ülke çapında bağlayıcıdır. Mahkeme 9 yargıçtan oluşur. Birini kaybettik. Ben yeni birini aday gösterdim. Cumhuriyetçiler dahil herkesin bu pozisyona aday olabilecek insanlar içinde muhtemelen en kalifiye aday olduğunu kabul ettiği biri. Ülkenin en önemli ikinci mahkemesinin başyargıcı. Şu an yüce mahkemede görev yapan pek çok yargıçtan da kıdemli. Geçmişte Cumhuriyetçiler de onun çok başarılı olduğunu söylemişlerdi. Bugün bekleyip seçim sonucunu görmek istiyorlar. Seçimi kendi adayları kazanırsa, o atamayı kendileri yapmak istiyorlar çünkü. O zaman yargı sistemi yıkılmaya başlar. Boşluklar görmeye başlarsınız. İnsanlar mahkemelere erişemez. Ülke çok sağlıksız şekilde bölünmeye başlar. Şimdi Cumhuriyetçi Parti'nin geri adım atıp yeniden değerlendirme yapması ve "Bakın, bu şekilde yapmamalıyız. Çünkü Cumhuriyetçi bir başkanımız olsa, biz de Demokratların böyle davranmasını istemeyiz" demeleri gerek. Bu da umutlarımdan biri
JF- Sizinle tanışmamı hatırlıyor musunuz bilmem.. Beyaz Saray bahçesinde asker aileleri için bir barbekü partisine stand up yapmak için çağrılmıştım. Beyaz Saray'da 4 Temmuz, Kurtuluş Günü'ydü. Sizinle tanışacağım için çok gergindim. Google'da First Lady'ye nasıl merhaba denir araştırması yapıyordum. "Merhaba First Lady mi, yoksa merhaba Bayan Obamı mı" diyecektim nasıl diyeceğimi bilemedim
O- Galiba hepsini söylemiştin
JF- Bence de söyledim galiba. O gün 3 parçalı takım elbise giymiştim çünkü sizi çok etkilemek istiyordum. Geldiğimde baktım bir arkadaşım sörf şortu ve tişörtle orda.. "Terlemişsin" dedi bana. Ben de "Hava çok sıcak ne fena" dedim ve "Sen başkanla tanışmayacak mısın" diye de sordum, hatta. Sonra sizinle fotoğraf çektirmek için kuyrukta bekledik. Başkanla tanışacağım için çok heyecanlıydım. "Merhaba First Lady, Bayan First Lady" diye pratik yaparak yanınıza geldim. First Lady, beni o kılıkta görünce gülmeye başladı "Hayatım, sanırım çok terlemişsin" dedi ve uzanıp kravatımı gevşetti.. Bu gerçek bir hikaye. Size baktım kısa kollu bir gömlek ve bej pantolon vardı, üzerinizde.. "Merhaba Sayın Başkan" dedim siz de şöyle dediniz "Sana bahçede barbekü yapılacağını kimse söylemedi mi?.
O- Barbekü Günü'ydü tabii..
JF- Size dobra dobra soracağım. Görevi bıraktıktan sonra yapacağınız ilk şeyin ne olacak?.
O- Biraz uyuyacağım orası kesin. Sonra da sanırım Michelle ve ben birkaç haftalığına bir yerlere gideriz. Yani kızlar artık kendi başlarının çaresine baksınlar..