Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Das Yönetim ve Mein Kurthan!..

Yasemi'nin masama bıraktığı kitabın kapağında sevgili Kurthan'ın (Fişek) resmini gördüm önce.. Daima gülen, gülümseyen, en kötü günlerde bile hayatı neşeli tarafından yakalamayı bilen hocamın karakterine taban tabana zıt, "Sıfırcı Hoca" lakabını yansıtan bu fotoğrafı nerden bulmuşlar çok merak ettim..
Sonra kitabın adını okudum ve çok güldüm.. Tam Kurthan Hocamın o mizah dolu zekasına yakışan bir isim koymuşlar.. İki kelime.. Biri kelime bile sayılmaz. Türkçe de değil üstelik..
"Das Yönetim!."
Hızlı bir Marksistti Kurthan Hocam.. "Das Kapital" onun inanç kitabıydı adeta.. 70'li yılların dehşeti eserken, bize getirip "Aman saklayın" dediği yüze yakın kitabın tepesindeydi..
Niye biz?.
Geçin Marksistleri, sosyal demokratların bile evlerinin basıldığı o tatsız günlerde, sağın en önde gelen isimlerinden Fuat Uluç'un evini aramaya kim cesaret edebilirdi. Sağcı babam, Marksist Kurthan'ı bizden ayırmaz, oğlu gibi severdi. Bir azılı komünist Oktay'ı da.. (Kurtböke). O devirler insanlık daha ölmemiş, fikirler, bizi birbirimize düşman etmeye başlamamıştı.
Fikir adamı herşeyi okurdu. Babamın kitaplığında vardı zaten Das Kapital.. Yanında da Mein Kampf.. Ya da Kavgam!.
Recep Aydın ve Levent Demirelli adlı iki Mekteb-i Mülkiye araştırma görevlisi, Kurthan Hocamın her devirde geçerli yazılarını elden geçirmişler. Devlet, İktidar ve Bürokrasi üzerine yazdığı, tabii Marksist analizleri derleyip bir kitapta toplamışlar..
Bu kitaba "Das Yönetim"den daha cuk oturan isim olur mu?.
Daldım gittim, Hocamın kaderini değiştiren günlere..
1950'lerin sonu.. O zamanlar Yeni Gün Gazetesinde çalışıyoruz. Ofis, Ankara Ulus'ta.. Ben Spor Şefiyim.. Bir gün Yazı İşleri Müdürümüz nurlar içinde yatsın Faik Suat odama geldi.. "Benim odada bir genç var.. Buraya gelirken otobüsün sahanlığında yanımdaydı. (O zamanlar Yazı İşleri Müdürleri, otobüsle gelip gidip gelirlerdi. Sarı kartla bedava olduğu için. Dolmuşa 25 kuruş vermek bayağı pahalı olurdu çünkü.. İş sabaha karşı bitince de, o saatte dolmuş bile olmadığı için eksi on derece evlerine yürürlerdi, en az beş kilometre..) 100 metrede dünya rekoru kırılmış. Yanındakilere harıl harıl, 100 metrenin tarihini anlatıyordu. O kadar meraklı, o kadar biliyor.. İşine yarar diye düşündüm, oracıkta konuştum, aldım getirdim.. Sen iki günde bir atletizmi manşet yapıyorsun ya" dedi..
Kurthan, ya da Faik Suat o gün, o saat, o otobüste olmasalar ne olurdu bilemem..
Genç Kurthan ODTÜ'de, Kimya Mühendisliği okuyordu.. İkinci sınıftaydı.
Yazdığı ilk deneme yazısı öylesine büyüledi ki beni, hemen kadroya aldım.. Kadro dediysem, lafın gelişi.. Ben şefim, maaşım elli lira.. Yani o zamanki beş dolar. Sinema 1 lira.. 50 sinema parası bugünkü hesapla.. Bugün sinema 10 lira.. Demek 500 lira alıyormuşum, bugüne göre..
Kurthan Hoca, "Amatör" girdi kadroya.. Güneş Tecelli, Başkurt Okaygün, Oktay Kurtböke, Günaltay Şibay, daha kimler kimler o amatör ekipte idiler..
Olağanüstü, gerçekten olağanüstü kalemi ile en keyifle okunan yazarımız oldu. 27 Mayıs'tan sonra kurulan Öncü Gazetesinde adam gibi para da kazanmaya başladı. Bu arada ODTÜ'de Üçüncü sınıfa geçti ki, kanına girdim.. Beni çok seven, her cumartesi yemeğe davet eden annesini ilk defa kızdırdım..
"Yahu böyle kalemi, böyle kafası olan adamsın. Kimya Mühendisi olup ne yapacaksın" dedim. "İdari Bölüme gir.. Gazetecilikte işine yarayacak şeyler oku.. İster mesleğe devam et, ister Akademik Kariyer yap.." Günler sürdü, ama sonunda ikna ettim. Kurthan bitirmesine bir yıl kalmışken Kimya'yı bıraktı. O yaz ODTÜ'nün sınavına yeniden girdi. İdari İlimleri kazandı ve sıfırdan tekrar başladı..
Kalsaydı. Kimya'dan mezun olsaydı, hemen askere alınacaktı. (O devirde öyleydi.) İki sene ortalardan yok olacaktı. Dönüşünde o Kimya Mühendisi ne olurdu artık, bilemem..
Bir "Otobüs Tesadüfü" bir insanın yaşamını bu kadar mı değiştirir?.
1980 sonunda Ercan Arıklı, Erkekçe'yi çıkartmak için beni İstanbul'a davet ettiğinde "Kurthan Hocasız gelmem" dedim.. "Erkekçe bakılacak değil, okunacak dergi olursa eve girer. Eve girerse ancak, o zaman, çok satar.."
Okunacak dergi, okunacak yazı demekti. Onun için de okunacak yazar lazımdı. Erkekçe Dergisinde imzalı bir kaç yazı dışında kalan her ama her şeyi Kurthan Hoca yazdı.. "Bütün dergi ayni kalemden gibi" derlerdi, övmek isteyenler.. İçimden gülerdim, "Kaldır ayağını üstüne bastın" diye..
O derginin bugün hayal bile edilmez 150 bin tirajlara ulaşmasının baş sebebiydi, Kurthan Hocam. Öyle bir kalemdi ki, size en uzak konuyu yazsa, okuyordunuz.. Okutuyordu çünkü..
Onu amatör çalıştırdığım günlerin kefaretini de ödedim.. Hayat boyu hiçbir patronla para konuşmayan ben, Ercan'a "Bana ne veriyorsan, Kurthan'a 5 bin lira fazlasını vereceksin" diye şart koştum. Kabul etti. Kurthan Fişek, gerek özel, gerek iş hayatımdaki en unutulmaz dostlarımdan biriydi.. Eşi Neyran, kardeşlerime eklendi. Onları ailecek çok sevdik..
2012'de kaybettik Hocamı. Ailece kalbimize gömerek..

***

Das Yönetim, Notabene yayınlarından çıkmış..
Bugünün gençlerinin, hele yönetici olmayı düşünenlerin ilgisini çekecek pek çok makale var içinde..
www.notabene.com.tr
Tel : 0212 244 31 61

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA