İzlanda ve Finlandiya maçları öncesi Mircea Lucescu'nun kadro tercihleri ile ilgili söyleyeceğimiz bir şey yok…. Hem ülkemizde hem de yurt dışında oynayan oyuncularımızın tamamına yakınını aldı. Yani bugün başka bir hoca olsa o da aynı tercihleri yapardı. Emre Belözoğlu ile Sabri Sarıoğlu'nun aday kadroya çağrılması bir mesajdır… Mesaj da şudur ve nettir: "Ben yaşa başa bakmam, bu kapı herkese açık… 18 yaşındaki oyuncuyu da 36 yaşındakini de alırım." Yani diyor ki: "Ben A Milli Takım teknik direktörüyüm, sadece yarışırım. Ben sadece Dünya Kupası'na götürmeye çalışırım (Sözleşmesi devam ettiği için söylüyorum). Avrupa Şampiyonası'na götürmeye çalışırım. Benim sorumluluk çerçevem bu."
UYGULAMA YANLIŞ DEĞİL!
Hatırlarsak, Fatih Terim'in döneminde teknik direktörlük dışında bir de futbol direktörlüğü misyonu vardı. O da Emre Belözoğlu'nun iyi futbolcu olduğunu, formunun zirvesinde olduğunu biliyordu ama futbol direktörlüğü misyonuyla farklı düşünüp, gelecekteki takımı ile yarışmayı tercih etti. İki teknik adam arasındaki en büyük fark; birinin başında futbol direktörü olma sıfatı bulunması, diğerinde ise 'Şu iki maçı geçeyim' düşüncesi olması. "Hangisi doğru?" diye soracak olursanız ise bu tartışılabilir. Fatih Terim'in uygulaması, istenildiği gibi yapılabilseydi, o da olumlu olabilirdi ama Lucescu'nun uygulaması yanlış değil. "Ben sadece teknik direktörüm" diyor. Sadece bugünkü maç değil, sonraki maçlar için de "İster takımında oynasın, ister oynamasın, ister yaşı 18 olsun ister 36. Bu kapı herkese açık" düşüncesiyle hareket ediyor.
RAKİBİN HEDEFİ ÖNCE BİR PUAN
Tabii ki Arda Turan'ın, Volkan Şen'in, Şener Özbayraklı'nın kendi takımında fazla oynayamaması, yarışmacı bir teknik adam için handikaptır ama o oyuncuları alması da tartışmasız gereklidir. Hatırlayacak olursak Ukrayna maçında özellikle kendi takımlarında sürekli oynayan oyuncuları tercih etti. Bu tercihleri yanlış bulmam ama sonra sonuca endeksli hazır olmasa da (Arda gibi) oynayabildiği kadar oynamalarını istediği oyuncularla sahaya çıktı. Bu iki maçta da benzer bir durum yaşanıyor. Sadece İzlanda maçı için hassas konu var; futbolda duran toplar çok önemli olduğu için Hakan'ın eksikliği hissedilecek. Geçen sene İzlanda'ya golü duran toptan atmıştık. Duran top kullanımında çok iyi olan Hakan bu maçta cezalı. Geriye kalıyor Galatasaray'da süre bulamayan Selçuk İnan…. Bu maç için bu handikap. Avantajımız ise daha önce şans hiç bizim elimize gelmemişti. Şimdi iki maçı kazanırsak en kötü play-off oynama şansımız var. Teknik açıdan baktığımızda İzlanda'nın organizasyonu iyi, istikrarlı bir kadro ve oyun yapısı var. İzlanda'nın şu dakika itibariyle soyunma odasından maça çıkana kadar düşüncesi ister istemez, 'önce bir puan' olacak. Yani fazlasıyla kontrollü oynamak isteyeceklerdir. Bunu biz avantaja çevirebiliriz.
SOLDAKİ OYUNCU SORU İŞARETİ
İzlanda bizi alacağı bir puanla altında tutup, içerde oynayacağı son maçı kazanıp 1 ya da 2. olmak isteyecektir. Oyundaki stratejimizi mutlaka etkileyecektir. Lucescu'nun Hırvatistan maçında sahaya sürdüğü isimler, oyun taktiği ve oyunun sonuna doğru yaptığı değişiklik hamlelerine bakınca, Ukrayna maçının aksine çok başarılı bir teknik direktör profili izledik. Mutlaka tecrübesiyle benim bu yazdıklarımı o da düşünüyordur. Oyuncu ve oyuna ona göre yaklaşacaktır. Öndeki üçlüden ikisinin Cenk Tosun ve Burak Yılmaz olacağı kesin. Soldaki iki oyuncu soru işareti görünüyor. O bölgede oynayacak oyuncuların tamamı Volkan Şen, Arda Turan, hatta Cengiz Ünder takımlarında süre alamıyorlar. Mümkün olduğu kadar Cenk'le Burak'ın oyunda kalıp üçüncü forvetten ekonomik oynaması istenecektir. 40 dakika ise 40, 50 dakika ise 50 dakikalık eforunu harcayıp, oyuncuyu ikiye bölmelidir.
ALLAH YARDIMCILARI OLSUN
Eskişehir seyircisi daha önce sınavı başarıyla geçti. Taraftarın da skor ne olursa olsun, bitiş düdüğüne kadar sabırlı ama sabırlı derken de coşkuyla maçı bitirmesi lazım. İzlanda maçı için olumsuz bir durum da Lucescu'nun tribünde olması… Keşke oyunculara daha yakın olabilseydi. Yukarıdan maçı görmesi daha iyidir ama oyunculara yakın olması, göz teması ve uyarı açısından önemlidir. Allah'tan Beşiktaş gibi bir kulüpte çalışmış, bu jenerasyonun iyi tanıyıp, saygı duyduğu Tayfur Havutçu var kenarda. İletişimi fazlasıyla iyi sağlayabilecek. Allah yardımcıları olsun. Diğer maçların sonucuyla ilgilenmeden, biz kazanıp Finlandiya'ya gideriz.