Arap Birliği Dışişleri Bakanları Konseyi toplantısında Başbakan Erdoğan konuşurken, sürekli örgüt üyesi 22 Arap ülkesinin dışişleri bakanlarının davranışlarını izledim.
(Not: Arap Ligi de denilen Arap Birliği'nin genel merkezi Kahire'de, artık Arap demokrasisinin kuluçka makinesi olarak ünlenen Tahrir Meydanı'nın batı köşesinde yer alıyor.)
(Bir not daha: 1945'te İsrail devletinin kurulmasını engellemek için kurulan Arap Birliği'nin 22 üyesi bulunuyor. Sayayım: Mısır, Irak, Suriye, Lübnan, Kuveyt, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman, Suudi Arabistan, Yemen, Filistin, Ürdün, Sudan, Cibuti, Somali, Komor Adaları, Libya, Tunus, Cezayir, Fas, Moritanya.)
***
Evet, Erdoğan'ı dinlerken, 22 Arap ülkesinin dışişleri bakanlarının vücut dillerini, mimiklerini, ellerini-kollarını gözlemledim.
Erdoğan, Arap ulusunun artık canına tak eden tıkanmayı, boğulmayı hatırlatıp "Tarihi bir dönemeçteyiz. Önümüzdeki süreç meşakkatlidir, zordur. Arap halkları kendi iradeleriyle bu süreci başarıyla sonuçlandıracaklardır" deyince, kimi Arap dışişleri bakanlarının tiki tuttu.
Erdoğan, "Halkların meşru beklentilerinin vakit kaybetmeden karşılanması için eşzamanlı olarak siyasi, ekonomik ve sosyal reformların gerçekleştirilmesi elzemdir" diye bastırınca, kimi Arap dışişleri bakanları yerlerinde büzüldükçe büzüldüler.
Erdoğan "Demokrasinin ortak şiar olması" zorunluluğunu, "Meşru taleplerin meşru yollardan karşılanması" gereğini, "Çözümlerin artık ertelenemeyeceği" gerçeğini üstüne basa basa hatırlatınca, kimi Arap dışişleri bakanlarının vücutlarından terler boşandı.
Nasıl boşalmasın... 22 Arap ülkesinin hiç ama hiçbirinde demokrasi yok.
Pek çoğunda demokrasi bir yana çağdaş siyasal düzen yok.
Gözlerimi bakanların sıralarında dolaştırdım Erdoğan konuşurken.
22 ülkenin en az 10'unun halkları bugüne kadar bir kez olsun sandık başına gitmemişler.
22 ülkenin en az 15-16'sı bugüne kadar iktidar değişikliğine tanık olmamışlar.
Tanık olanlar da (Mısır, Tunus, Libya gibi) mevcut rejimi devirmişler ama yerine yenisini -henüz- getirememişler.
22 ülkenin sadece ikisinde göstermelik demokrasi var: Irak ve Lübnan'da.
Göstermelik, çünkü demokrasiyi eğer bir kavanoz reçele benzetirsek, o kavanozdan alacağınız bir kaşık, kalan reçelle aynı özellikleri taşımalı.
Yani, diyelim ki, kaşığınızı vişne reçeli kavanozuna daldırdınız. Kaşığınızda da vişne reçeli olmalı, kavanozda da.
Oysa örneğin Irak'ta öyle mi? Kaşığınızda sadece Kürt oylarıyla seçilmiş bir dışişleri bakanı, kavanozda farklı etnik, dini kökenlerden 24 milyon Iraklı.
Oysa örneğin Lübnan'da öyle mi? Kaşığınızda yine bir etnik ya da dini grubun oylarıyla parlamentoya girmiş dışişleri bakanı, kavanozda, yani parlamentoda gökkuşağının tüm renkleri.
Bu, demokrasinin cemaatleştirilmesidir. Bu, demokrasinin atomize edilmesidir. Bu sadece demokrasinin dinamitlenmesi değil, "Tüm halkı" temsil etmesi, birleştirmesi gereken devletin, fay hatlarıyla, farklı dinamiklerle çökmesinin zemininin hazırlanmasıdır.
Bu, demokrasinin demokrasi, devletin de devlet olmaktan çıkmasıdır. ???