Demokratik açılımın başarıyla tamamlanabilmesi için vatandaşların ortak üst kimliğinin yapılacak olan yeni anayasada yer alması gerekir. Eğer "Türklük" etnik köken ifade etmeyen bir kavram olarak yeniden tanımlanırsa, çok kültürlü bir toplumun üst kimliği olabilir. 1924 anayasası, "Türkiye'de din ve ırk ayırt edilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese Türk denir" (Madde 88) derken böyle bir gayri-etnik Türk kimliğine işaret ediyordu. 1960 ve 1980 cuntalarının yaptığı anayasalarda ise Türklük bir etnik kimlik gibi tanımlandı. Oysa "etnik Türklük" ile ima edilen "Türkmen" etnik grubu Türkiye'de ayrıcalıklı bir zümre olmadığı gibi toplumun büyük kesiminin etnik kimliği Türkmen değildir. Halkın %81'i kendini "Türk" olarak tanımlarken (Milliyet, 22.03.2007) Türkmen olduklarını değil, bir üst kimlik olarak Türklüğü benimsediklerini ifade ediyorlar. 1924 anayasasında mündemiç çok dinli, çok dilli, çok kültürlü toplumun ortak siyasi kimliği olarak Türklük, 21. yüzyıla uygun çağdaş bir kimlik olarak yeniden tanımlanabilir ve benimsenebilir.
Türklüğün gayri-etnik bir üst kimlik olarak tanımlanması bazılarına zor bir "proje" olarak görünebilir. Oysa dünyada etnik kimliklerin gayri-etnik üst kimliklerle birlikte ifade edildiği pek çok ülke var. Alt ve üst kimliklerin bir sıfat tamlaması olarak ifade edildiği ABD'yi (Alman Amerikalı, vs.) örnek verirsem karşılaşacağım itirazları tahmin ediyorum: "ABD göçmenlerin kurduğu bir ülke ve "Amerikan" etnik değil coğrafi bir aidiyeti ifade ediyor." Bu doğru olsa, Malcolm X, "ben Amerikalı değilim" diyerek Afrikalı kimliğini tercih etmezdi. "Amerikalı" ifadesi beyaz ırkı ima ediyor veya pek çok zenci öyle algılıyordu ve daha sonra Amerikalı kimliği zencileri kapsayacak şekilde yeniden tanımlandı.
Etnik ulus kimliğinin önde gelen örneği olarak gösterilen Almanya'nın önceleri saf etnik bir kimlik olarak bilinen Alman kimliğini vatandaşlık temelinde yeniden tanımlandığını söylesem inanır mısınız? Göçmenlere, aynen ABD'de olduğu gibi, alt ve üst kimliklerini beraberce ifade edebildikleri yeni bir Alman kimliğinin benimsetildiğini söylesem, ikna olur musunuz? Cem Özdemir kendi ifadesiyle bir "Türk kökenli Alman politikacı" veya bir "Türk Alman"dır. ABD'deki gibi etnik kimliğin bir sıfat, ulusal kimliğin isim olduğu bir sıfat tamlamasıdır bu kimlik formülü. Keza Mesut Özil, Türkiye'ye gol attığında bazılarınca yuhalansa bile, örnek bir "Türk kökenli Alman" futbolcudur.
Üstelik Alman kimliğinin aksine, "Türk" sözcüğü tarihsel olarak çeşitli ırk, dil ve dinden insanın ortak kimliği olarak kullanılagelmiştir ve dolayısıyla çağdaş bir üst kimlik olmaya, böyle bir geçmişi olmayan Alman kimliğinden daha elverişlidir. "Türk", Hıristiyan Avrupalıların Osmanlılara verdiği bir isimdi. Bu açıdan "Türk" çok dilli ve çok dinli bir halkın üst kimliğiydi. Türk ve Müslümanın eş anlamlı kullanıldığı da görülmüştür. Avrupa için "Türk", tüm Osmanlı tebaasını, bazen de tüm Müslümanları kapsayan bir siyasal veya dini üst kimlikti ve sadece tek bir etnik grubu, Orta Asya kökenli Türkmenleri, ifade etmiyordu.
Bu tarihsel arka plan göz önünde bulundurulursa, Türkiye vatandaşlarının kendilerini "Gürcü kökenli Türk, Arap kökenli Türk, Çerkez kökenli Türk veya Kürt kökenli Türk" olarak ifade etmeleri mümkün olmalı ama zorunlu olmamalıdır. ABD'de hiç kimse kendini Afrikalı Amerikalı olarak tanımlamak mecburiyetinde değil ve bazı siyahlar sırf "zenci" kimliğini vurgular. Önemli olan kapsayıcı melez kimliklerin ("Zaza kökenli Türk") resmen ve kamusal alanda desteklenmesidir. Bunun için siyasi liderlerin, sivil toplumun, medyanın ve kanaat önderlerinin Türk sözcüğünü bir etnik kökenmiş gibi kullanmaktan vazgeçmeleri, Türklüğü, farklı etnik bileşenleri olan bir üst kimlik olarak kullanmaları gerekir. Kesinlikle terk edilmesi gereken, "Kürt, Türk, Çerkez, Laz" diye sıralanan etnik kategorilerin arasına "Türk" kategorisini katan söylemlerdir. Bu söylemlerde Türk ile kastedilen Türkmenlerdir. Daha tutarlı bir kullanımı benimseyerek, "Arap, Boşnak, Ermeni, Kürt, Laz, Pomak, Rum, Türkmen, Zaza, vs." şeklinde ifade etmek çok daha doğru olacaktır.
Bürokraside, siyasette, orduda yer bulamayarak dışlanan gayrimüslimlerin maruz kaldıkları nitelikte 'resmi' dışlanmışlık, Kürtler ve diğer Müslüman etnik gruplar için söz konusu değildir. Üst kimliğin kapsayıcılığı en dışlanmış konumdaki gayrimüslimler üzerinden ölçülebilir. Rum, Musevi ve Ermeni kökenliler kendilerini çoğulcu bir Türk kimliğinin mütemmim cüzü olarak görmektedirler. Fener Rum Patriği Bartholomeos, "Türk devletine vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes, din, mezhep, dil ve etnik köken gözetilmeksizin Türktür. Türklük bütün Türk vatandaşlarının beraberce varlığının ve dayanışmasının ifadesidir" diyerek tanımlıyor ortak Türk üst kimliğini (Radikal, 21.02.2012). Musevi kimliğiyle ilgili soruları yanıtlayan Can Bonomo, "Ben Türküm, Yahudi olmak bir dindir" derken (Milliyet, 12.01.2012), Hayko Cepkin de Mesut Özil'e atıfla kendini "Ermeni asıllı Türk" olarak tanımlıyor (Radikal, 17.10.2010). Gayrimüslimlerin Türk kimliğine müspet yaklaşımı ortak üst kimlik arayışları açısından yol gösterici olabilir.
Demokratik ve çoğulcu bir Türkiye'nin ortak üst kimliğinin nasıl tanımlanacağı konusu açıklığa kavuşmuş değildir. Oysa açılımın başarıya ulaşması ancak çoğulcu ve kapsayıcı bir üst kimliğin belirlenmesi ve bu üst kimliği destekleyen bir vatandaşlık tanımının yeni anayasa başta olmak üzere resmi ve kamusal kullanıma girmesiyle gerçekleşebilir.