18 Kasım 2016
İskender iki nefis kitapla geldi. Waliz Bir, bir tür, evet, günlük. Şiirlerin adları yok, tarihleri var. Böyle bir kitap kendisine çok benzettiğim Allen Ginsberg'in son şiirleridir. Bu kitaptaki şiirlerin dokusunu, yapısını da o şiirlere denk görüyorum. Onlardan bile ileri.
İskender, şiirde, ilk çizgisini her şeye karşın koruyor. Şiire takla, ters takla attıran bir şair olarak da, bu çizgisini sürdürüyor. Attila İlhan'dan, İkinci Yeni şiirden taşıdığı izleri dikkatle koruyor. Onu ilginç ve hâlâ çok etkili bir şair yapan biraz da bu, kendi cephelerini müdafaa etmesi.
Artık 'küçük' değil İskender. Üstelik şiiri daha da büyük. Bütün asabiyetine, 'agresyonuna', hızına, öfkesine, tutkusallığına rağmen lirik bir şiir bu. Bahsettiğim şiirinin ilk mısraında 'Alexandre, asexandre olduğunda yeryüzüne ineceğim' diyor. Alexandre, İskender demek. Onu 'asexandre' ile değiştiriyor. Daima bunu yaptı. Böylece dilin kendi iç deviniminin de şiir olabileceğini, o damar yakalanırsa başka söze gerek duyulmayacağını vurguladı. O uzun, gürül gürül dizelerinin bir gerçeği de bu. Yaşayan en güçlü şairlerden biri. Daima kendisini yeniledi. Teslim olmadığının en önemli kanıtıdır.
İkinci kitabı denemelerini barındırıyor: Her Şey Ayrı Yazılır. Müthiş yazı parçaları bunlar. Her zaman söylemişimdir. İyi şairlerin düzyazıları şiir, şiirleri düzyazıdır. İskender bu gerçeği büsbütün yerli yerine oturtuyor. Çoğu şiir bu yazıların. İsteyen onun şiirini de düzyazı olarak okuyabilir.
Bu kitabı okurken İskender'in bütün o sertliğine, ayrıksılığına, kendine özgülüğüne karşın ne kadar naif, hassas, duyarlı, hatta kırılgan olduğunu gördüm. Başka türlü o şiirin çıkması olanaksızdı zaten. Modern şiirin hâlâ en ileri adımı bu şiir.