Sorsam: "Komşunuzu mahkemeye vermenin iyi bir yanı var mı?" Normal olarak cevabınız "Hayır" olacak. Gelin olaya başka bir açıdan bakalım, şerrin içindeki ehvenişeri görelim.
Geçenlerde İstanbul Modern Sanatlar Müzesi'nin sinema salonunda bir konuşma vardı. Avukat Rita Ender, komşuluk sorunlarının adalet sistemine nasıl yansıdığını, davalardan örnekler vererek anlattı.
Tahmin edeceğiniz gibi Ender'in konuşması, "İyi Bir Komşu" başlıklı 15'inci İstanbul Çağdaş Sanat Bienali kapsamında yapıldı.
İlginç olan sadece Rita Ender'in vakaları değildi. Seyirciler de başlarına gelen komşuluk sorunlarını anlattılar.
Mesela komşu bir hanım pencerenin önündeki klima dış ünitesinin üstüne kuşlar için ekmekler koyuyormuş.
"Ne zararı var ki..." diye soracaksınız. Her gün zahmetsizce yem bulmak çok sayıda kuşun apartmanın damına konmasına neden oluyordu.
Sonuç: Yağmur olukları tıkanmış, bahçedeki araçlar ve diğer malzeme kuş pisliği içinde kalmıştı. Kadına durum söylenmiş ancak davranışından vazgeçmemişti.
Bu arada Rita Ender bir istatistikten söz etti: Bizdeki komşuluk davalarının sayısının oranı, Avrupa'dakilerin iki katıymış. Bunun üzerine salonda gülüşmeler oldu. (Bu veriyi geriliğimizin dışa vurumu olarak yorumlamıştı bazı dinleyiciler.)
Bense bu veri karşısında şaşırdım. Çünkü davaların çokluğu, Türklerin ağırlıklı olarak aşiret hukukuna değil, devlet hukukuna olan inancını gösteriyordu.
İnsanlar "göze göz-dişe diş" diye özetleyebileceğimiz aşiret hukukunu uygulayarak cezayı kendileri vermek yerine çağdaş bir toplumda olması gerektiği gibi, sorunu mahkemelere havale ediyor, yargıçların kanunlara göre vereceği karara rıza gösteriyorlardı.
Oran Avrupa'nın iki katı çünkü orada başka "ara mekanizmalar" ve oturmuş bir kent düzeni var.
Mesela birçok ülkede insanlar evlerini gelişigüzel boyayamıyor. Yunanistan adalarının bazısında her ilkbahar (turizm mevsimi gelirken) evini beyaza, pencere pervazlarını maviye boyatmak zorundasın. Paran yoksa belediye yardım ediyor. "Bana ne, ben evimi yeşile boyatacağım" diyemiyorsun.
Bizde ise metropolleşme bütün hızıyla devam ediyor. Sistemin oturması uzun yıllar alacak. Sabretmek gerek.