AK Parti ne zaman bir kırılma yaşasa veya oylarında bir düşüş olsa hemen bazı güç odakları harekete geçer ve o bitmeyen şarkıyı söylemeye başlar; Acaba "tarih olan" merkez sağda yeni bir canlanma olur mu?
7 Haziran seçim sonuçlarının ortaya koyduğu tablo bu açıdan yine çok daha elverişli bir zemin sundu. AK Parti'nin 13 yıl sonra ilk kez tek başına iktidar olanağını yitirmesi onlar için bulunmaz bir fırsat. Klasik güç odakları bir yana küskün veya sessiz eski AK Partililer bile sahneye çıkıp ahkâm kesmeye başladı.
İşte bu zeminden güç alan, siyaset mühendisleri AK Parti küskünlerini de içine alan yeni bir "merkez sağ" formülünü devreye soktular. Hayatın içinde veya sahada değil tabii, laboratuarda. Bu noktada ilginç olan AK Parti'yi hedef alan bu projenin seçim öncesi ve seçim sonrası çok sert bir siyaset dili kullanan MHP'yi de kapsama alanına alması...
Bu da nereden çıktı demeyin... MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin hem seçim sürecinde hem de seçim sonrasında birçok davranışı dikkat çekti. AK Parti'ye kapıları kapatmasından, CHP'ye karşı negatif tavrından veya HDP'yi yok saymasından söz etmiyorum. MHP'nin önemli siyasi aktörlerinden biri olan Meral Akşener'e karşı tavrından söz ediyorum.
Akşener'in bir süredir çok sert eleştirildiği ve yalnızlaştırıldığı gerçeği herkes tarafından biliniyor. Bunun tek nedeni de Akşener'in olası genel başkan adayı olması değil. Öyle olsaydı, daha önce adları genel başkanlık için geçen hatta aday olan Koray Aydın ve Ümit Özdağ'a da aynı tavır gösterilirdi.
Oysa Akşener adı ne zaman geçse, Bahçeli adeta öfkeleniyor. Hatta bir söyleşide adını da vererek çok sert bir açıklama yaptı: "MHP'de yalnız Akşener yok. Ondan daha değerli birçok milletvekilimiz var. Niçin hep ondan bahsediliyor? Bu edepsizlik. Sanırım Akşener kaybetti. Ve üstü çizildi." "Üstü çizilen" Akşener, bırakın meclis başkanı olmayı, grup başkan vekili bile olamadı.
Peki, Bahçeli neden Akşener'e bu kadar öfkeli? Siyaset kulisleri bu soruya, yazının girişinde anlattığımız "merkez sağda yeni bir oluşum" beklentisiyle cevap veriyor. Onun da iki güçlü adresi olduğu söyleniyor; 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün çevresi ve Meral Akşener...
Ortada somut bir adım var mı bilinmiyor ama seçim sonrası AK Parti'ye, yine AK Parti çevresinden yöneltilen eleştirilerle, Akşener'in MHP içinde yalnızlaştırılması bir araya gelince bu düşünce güç kazanıyor. Ama sadece bu değil, bu tavrın oluşmasında, son dönemde siyaseti dizayn girişimleri başarısızlığa uğrayan ve son çare olarak Meral Akşener'i öne çıkartan Cemaat'in de katkısı büyük.
Bahçeli bir anlamda çıkışlarıyla Cemaat'e mesaj veriyor. Çünkü koalisyon görüşmelerinin sürdüğü bugünlerde bile hem "Paralel Yapı" çevresinde hem de Batı'da, eski AK Partililerin de içinde yer alacağı, olası bir "merkez" oluşum hayali hep var ve bu her fırsatta da bu dile getiriliyor.
Önlerindeki tek engel ise bütün kuşatmalara rağmen yüzde 41 oy alan ve oyun kurucu olma özelliğini sürdüren AK Parti. Bu yüzden kimse ortaya çıkıp yüksek sesle konuşmuyor, parti içi hesaplaşmalar da farklı gerekçelerle kamuoyuna yansıyor.