Her kritik seçimde olduğu gibi bu seçimde de kaos severler harekete geçti. Görünen o ki, seçim sürecini etkilemek için her yolu deneyecekler.
İstanbul Adliyesi'nde Savcı Mehmet Selim Kiraz'ın yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan kanlı terör saldırısı bu kirli aklın bir ürünü.
Bu ve sonraki olaylarda istihbarat zaafı olduğu çok açık. Ama burada asıl tehlikeli olan siyaset ve medyanın tavrı. Yani CHP gibi bir kitle partisinin ve eski merkez medyanın bu kanlı saldırıya bir seçim ve iktidarı yıpratma malzemesi olarak bakması...
Aynı şeyi, Danıştay saldırısında ve 27 Nisan e-Muhtıra girişiminde de gördük. Özellikle CHP'nin bu açıdan huyu hiç değişmiyor. Önce her olaya iktidarı vurmak üzerinden bakıyor, tutturamayınca da "bunu iktidar yaptı veya iktidarın işine yarasın diye yapıldı" deyip tam tersini söylüyor;
Bu "siyasi şaşılığı" CHP dahil tüm muhalefet aksında görmek mümkün. İktidarın karşısında ezberi bozulan, ekseni kayan bir muhalefet cephesi var. Türkiye demokrasisi için talihsizlik ama ne yazık ki gerçek bu. Bu siyasi fotoğrafın en hazin yanı ise CHP gibi cumhuriyet kuran ve yüzde 25 oy alan bir kitle partisinin, kimin oyuncağı olduğu bilinen bir terör örgütünün kanlı eylemini siyaset malzemesi yapacak hale düşmesi...
Bu "Yeni CHP"nin ilk hatası da değil. Son iki yıla bakın, Gezi'den 17-25 Aralık'a ve TIR Operasyonları'na; hepsinde CHP bir üs olarak kullanıldı. Ve CHP, iktidar karşısında pozisyon alma pahasına Türkiye aleyhtarı bir noktaya sürüklenmeyi bile göze aldı. Bu göze almanın bedelini iki seçim yenilgisiyle ödedi ama bir ders çıkartmadı. Hâlâ Gülen Cemaati'yle ilişkisini sürdürdüğü için de ciddi bir paradoks içinde.
Şu manzaraya bakın. Bir yandan Gülen Cemaati'yle ilişkiyi sürdürüyor, öte yandan o cemaatin "sahte belgelerle" cezaevine tıktığı askerleri listesinden milletvekili yapıyor. Hem de ön seçimle. Rahmetli Ahmet Kaya'nın dediği gibi "Bu ne yaman çelişki annem"...
CHP'nin 17-25 Aralık darbesine nasıl baktığını biliyoruz. Peki, Balyoz davasından yargılananlar nasıl bakıyor? Örneğin CHP İstanbul ikinci bölgeden önseçimde ikinci çıkan Dursun Çiçek bu konuda ne diyor:
"Aralıkta hükümeti devirip bu seçimlerde istedikleri bir partinin lideri seçimi kazandığı takdirde, Fethullah Gülen temmuz, ağustosta Humeyni gibi havaalanına inecek ve Türkiye'yi bir imam olarak yönetecekti. Çünkü TSK'yı hukuk darbesi ile yıktılar, siyaseti de aralıktaki operasyonla ele geçirselerdi gidiş o noktaya gidiyordu."
Gördüğünüz gibi Çiçek, 17 Aralık'a açık açık "darbe" diyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise tam tersini söylüyor. Bu durumda önseçimle gelmiş Çiçek'i Birgül Ayman Güler gibi disipline verir mi bilmem ama Çiçek de şu önemli tespitinin cevabını vermeli:
"Hükümeti devirip bu seçimlerde istedikleri bir partinin lideri seçimi kazandığı takdirde, Fethullah Gülen temmuz, ağustosta Humeyni gibi havaalanına inecek ve Türkiye'yi bir imam olarak yönetecekti."
Sahi, Cemaat hangi parti liderinin seçimi kazanmasını istiyordu? Çiçek'in önseçimi kazandığı parti olmasın? Peki, o gün gelseydi Çiçek cezaevinden çıkıp, CHP'den ön seçime girebilecek miydi?
Çok garip ilişkiler bunlar.