Kritik bir genel seçime giderken, CHP'nin içi yine karıştı. Kılıçları çeken siyasi aktörler seçime değil, son meydan savaşına hazırlanıyor.
Siyaset üretmemenin, toplumun sorunlarına dokunmamın geldiği nokta bu... CHP her seçimde yenilgi yaşamasına rağmen ne yazık ki bir ders çıkartmıyor.
Çıkartacağına dair bir işaret de yok. Sadece seçim sonuçlarından değil, yaşanan sorunlardan da bir ders çıkartmıyor. İstanbul Şişli Belediyesi'nde yaşananlara bakın.
CHP Genel Merkezi Şişli'deki kavgayı bildiği halde uzaktan izledi ve bir noktaya geldikten sonra ilgilenmeye başladı ama o da işe yaramadı.
Milletvekili
İhsan Özkes aracılığıyla
"barış" imzalanması bile savaşı durdurmadı. Eminim nedenini onlar da bilmiyor.
Tehditlerin, mafyatik yöntemlerin, dayak atmaların devreye girdiği, İstanbul sermayesinin de müdahil olduğu bambaşka bir kirli hesaplaşmadan söz ediliyor. CHP kulislerinde savcılık soruşturmasının derinleşmesiyle durumun daha vahim bir hal alacağı konuşuluyor.
Hatta tutuklamaların olmasıyla olayın çok daha derinleşebileceğinden söz ediliyor.
Anlayacağınız, CHP bir kez daha kendi iç kavgasıyla tarihin tekerrür ettiğini gösteriyor. Durum giderek SHP döneminin İSKİ skandalına benziyor. İlginçtir o dönemde SHP'nin başında rahmetli
Erdal İnönü vardı ve bütün uyarılara rağmen dönüp İSKİ'de olanlara bakmadı. Bugün aynı şeyi CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu yapıyor.
Kılıçdaroğlu, Şişli'nin başında olan ikinci İnönü'nün savaşı medya üzerinden derinleştirmesini sadece seyrediyor.
İşine de geliyor. Böylece
Mustafa Sarıgül'ün elimine edilmesinin önünü açıyor ama seçime giden CHP'nin de geleceğini riske sokuyor.
Bir CHP'li şöyle diyor:
"Seçim öncesi bu hesaplaşmanın bedeli ağır olur. Çünkü Şişli deşildikçe ne çıkacağını bilmiyoruz. İSKİ skandalı bile gölgede kalabilir. Bu sadece Sarıgül'ü değil CHP'yi de bitirir. Bir 20 yıl da bunu konuşuruz."
İşin içine savcılık soruşturması da girdiği için artık kimse bir adım ötesini göremiyor. Bu da işin Şişli'yi de aşan bir yönü olduğunu gösteriyor. Daha önce de yazdım, bu süreçteki en belirleyici unsur, İstanbul Sermayesi diye bilinen
"baronların" Sarıgül'ün kalemini kırma kararı vermesiydi... Böylece milletvekili adaylığına hazırlanan
Mustafa Sarıgül'ün önü kesildiği gibi parti kurup seçime katılması da, Şişli'yi yönetmesi de engellendi. Bu karar aynı zamanda CHP yönetimi için de bir gözdağı niteliğinde...
Peki, tüm bunlar neden oldu ve Sarıgül'ün kalemi neden kırıldı?
Aslında zor bir soru değil, cevabı hem siyasi tarihimizde var hem de son yaşanan olayların içinde. Eğer birilerinin dizayn ettiği siyasetin aktörü oluyorsanız, günü geldiğinde ipinizin çekilmesine de razı olursunuz.
Şu çok açık değil mi? Neredeyse 30 yıldır Sarıgül'le ilgili benzer iddialar biliniyor. Buna rağmen siyasi aktör olması engellenmedi. Hatta İstanbul'a aday bile yapıldı.
Peki, bugün neden engelleniyor?
Artık taşınmaz olduğuna, havaya girdiğine karar verildi. Yani her şeyi kendi gücüyle yaptığını sanan bir Sarıgül portresi çıktı. Hedefi de Şişli'yi elinde tutmaktı. Onlar da
"dur" dedi.
Siyaseti halkla değil, siyaseti dizayn etmek isteyenlerle yapmanın bedeli bu... Geçmiş olsun.