Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, Türkmenistan'ın başkenti Aşkabat'taki yoğun görüşmeleri devam ederken bu yazıyı yazıyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'la Türkmenistan Devlet Başkanı Gurbanguli Berdimuhamedov'un arasındaki yakınlığın iki ülke arasındaki özel ilişkiyi daha da derinleştirmesi bekleniyor. Geziye, çok sayıda işadamı ve sivil toplum temsilcisinin katılması da buna işaret.
Aslında Türkiye-
Türkmenistan ilişkisi Sovyet döneminde kopuş yaşasa da tarihsel bir derinliğe sahip. Bu yüzden 90'ların başında kendi yolunu çizmeye başlayınca hızla gelişmeye başladı. Bunda rahmetli Özal'ın katkısı büyük.
Tabii ki ilk gelen işadamlarının da... O günlerde temeli atılan siyasi ve ticari ilişki bugün hayatın her alanında görünür noktaya ulaşmış durumda.
Birkaç rakam verelim.
Bugüne kadar özel sektörün toplam 42 milyar dolarlık bir yatırımı söz konusu. 600 Türk firması kayıtlı. Türkiye, Türki cumhuriyetler içinde en yüksek yatırım payını Türkmenistan'dan alıyor. Bugün devam eden yatırım miktarı 10 milyar dolar civarında.
Bir işadamı şöyle diyor:
"Örneğin Kazakistan'ın yıllık 70 milyarlık yatırımından Türkiye'nin aldığı pay 2 milyar dolar. Türkmenistan'ın yaklaşık 20 milyar dolarlık yatırımından aldığı pay ise 10 milyar dolar." Bu yüzden şehirlerin yenilenmesinden petrokimya yatırımlarına dek her yerde Türkiye'nin imzasını görmek mümkün.
Erdoğan'ın gezisi şu kritik süreçte, stratejik açıdan da önemli. Bu noktada da iki önemli hat dikkat çekiyor:
Türkmen gazını Avrupa'ya ulaştıracak doğalgaz hattı ve Londra'yı Pekin'e bağlayacak demiryolu hattı.
İkisinin de geçiş noktası Türkiye. Birincisiyle ilgili de adımlar atıldı ama Bakü-
Tiflis- Kars demiryolu hattının Türkmenistan'a ulaşması çok daha hızlı gerçekleşebilir. Bu, ticaretin yeni "İpek yolu" olarak sadece iki ülkeye değil, bölgeye de katkı sunacak bir proje.
Türkmenistan daha bugünden iş dünyasının ikinci Türkiye'si. Yarının daha farklı olacağı çok açık.
Bölgenin küçük ama önemli ülke- sinin nüfusu 6 milyon.
2 binli yıllardan sonra hızlı bir kalkınma içinde. Bunun en çok yansıdığı şehir ise başkent Aşkabat. Şehir adeta yeniden kurulmuş.
Binalardaki beyaz ağırlığı ve mermer yoğunluğu özgün bir kimlik yaratmış.
Bol ağaçlı ve ışıklı bir şehir. Geniş, düzenli caddeler, parklar ve mimari hemen dikkat çekiyor.
Bir işadamı güzel binaları görünce şöyle diyor: "Bu binaları yapanlar da Türk müteahhitler.
Peki. bizde neden yapmıyorlar?"
Öğretmenin özgürlüğü
Türkmenistan'a gideceğimi öğrenen Genç Siviller'den Mehmet Ali Güveli'yle konuşurken Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bir sorunu iletmemi istedi. Aşkabat'taki Türk okulunda öğretmenlik yapan Hamit Polat'ın okulda bir öğrenciyle yaşadığı sorun nedeniyle haksız biçimde 24 ay hapis cezasına çarptırıldığını ve 4 aydır cezaevinde olduğunu söyledi.
Bu konuda Erdoğan'ın devreye girerek haksızlığı giderebileceğini belirtti. Ben de bu durumu, uçakta ayaküstü konuştuğum Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ilettim. Erdoğan, konuyu bildiğini ve destek vereceğini söyledi. Dün öğleden sonra yazıya başlarken, iyi haberi Cumhurbaşkanlığı Basın Başdanışmanı Lütfullah Göktaş verdi: "Gözün aydın, öğretmenle ilgili iyi haber var. Hatta sürpriz bile olabilir.
Sorun çözüldü."
Öğretmenin eşinin de burada olduğunu öğrendim. Başka bir ülkede ve haksız tutuklu olmanın ne demek olduğunu biliyorum, kim bilir ne kadar sevinmişlerdir.
Teşekkürler Sayın Cumhurbaşkanım...