Özel İstihbarat muhabirimiz Dilek Yaman'ın 'Bebeği Hacamat Öldürdü' başlıklı haberi 7 Kasım 2016'da Sabah gazetesinde yayımlandı.
Habere göre: "Aile yoğun bakımda tedavi gören 15 günlük bebeği doktorların itirazına rağmen hastaneden çıkarıp 'hacamat' yaptırdı.
Jilet darbeleriyle kan kaybeden bebek kaldırıldığı hastanede can verdi."
Hepi topu, ikisini yukarıda verdiğimiz beş cümleden oluşan bu haber, yayımlanmasının üzerinden bir aydan fazla zaman geçmesine rağmen okurlarımızın tepkisine neden olmaya devam ediyor.
Şikâyetler özellikle başlık konusunda yoğunlaşıyor.
"Başlığınız hacamatı kötülemek için atılmış" diyor bir okurumuz ve devam ediyor: "Hacamat peygamberimizin bir sünnetidir. Bir kişinin yaptığı hatayı bütün bir camiaya mal etmeyin."
Bir başka okurumuz: "Bebek, anne babanın bilinçsizliği ve yanlış yönlendirmesi nedeniyle kaybedilmiş" diyor, "Hacamatı katil gibi göstermeyin!"
Doğru bir biçimde ve zamanında yapılan hacamatın yararlarının bilimsel olarak da ispatlandığını, çağdaş tıp tarafından da kabul edildiğini yazan, söyleyen okurlarımız var.
***
Okurlarımızın başlık hakkındaki eleştirilerine büyük ölçüde katılıyorum.
Gazetecilerin her konuda olduğu gibi çağdaş tıp, geleneksel tıp, tamamlayıcı tıp gibi konularda da tarafsız ve dengeli olmaya özen göstermesi gerektiğini düşünüyorum.
Bunun da ötesinde, haberin başlığında 'fail' tespit ve ilan edilecekse, bunun temel gazetecilik ilkelerine aykırı bir biçimde yapılmaması, mesleğimizin bir gereği.
Haberi yapan SABAH Özel İstihbarat Şefi Nazif Karaman'la konuştum. Hatanın kendilerinden kaynaklanmadığının altını çizdi.
Okurlara hak verdiğini, benzer hassasiyetlere sahip oldukları için haberin başlığında 'yanlış hacamat' ifadesini özellikle kullandıklarını, fakat bu ifadenin sayfayı hazırlayan editör tarafından değiştirilerek sadece 'hacamat' yapıldığını belirtti.
***
Kanaatimce haberin sayfaya yerleştirilmesi sırasında ortaya çıkan tek sorun bu değil. Böylesine önemli ve çok boyutlu bir hadisenin beş cümlede anlatılması haberin pek çok unsurunun eksik, 5N 1K sorularının yanıtsız kalmasına neden olmuş.
Olayın tam olarak ne zaman, nerede, nasıl gerçekleştiği anlatılamamış.
Hacamatın kim tarafından hangi şartlarda yapıldığı açıklanmamış. Hastanedeki doktorların, haklarında soruşturma başlatılan anne babanın ve konunun diğer taraflarının açıklamalarına yer verilmemiş.
Haber kısaltılırken öldürülmüş.
Yani, okuduğumuz bu metne aslında haber bile denilemez. Merakımızı gidermiyor, doyurucu bilgiler vermiyor.
Konunun içeriği sayfanın şekline kurban ediliyor.
Hal böyleyken tepedeki başlık daha da bir yanlış görünüyor doğal olarak.
***
Bir okurumuz da haberin başlığını itibarsızlaştırıcı buluyor:
"Haberin içeriğine baktığımızda meselenin hacamatla değil, anne babanın bilinçsizliği ile ilişkili olduğunu görüyoruz. Hacamatı yapan kişiye hastalık hakkında bilgi verilmemiş dahi olabilir. Bunu bilmiyoruz.
Şöyle düşünün: Penisiline alerjisi olan bir hastaya durumu bilmeden penisilin uygulasa bir hekim ve hasta kaybedilse, burada suçlu penisilin midir yoksa hastaya penisilin uygulanana kadar geçen aşamalardaki sistemsizlik ve sorumsuzluk mudur? Bu haberde kullanılan başlığa bakılırsa Sabah gazetesi penisilini suçlayacaktı." Yüksek lisansını 'Son 90 yılda hacamat ve kupa tedavisinin Türkiye'deki durumu' üzerine yapmış olan Kılınç ayrıca tamamlayıcı tıbbın yasal çerçeveye kavuşturulması ve hacamatın Sağlık Bakanlığı tarafından yetkilendirilen kişilerce yapılması ile alakalı çalışmalara dikkat çekiyor. Medyanın bu geçiş sürecinde halkın hassasiyetlerine önem veren, bilgilendirici ve ilkeli bir yayıncılık çizgisi benimsemesi gerektiğini söylüyor.
Fotoğraf hataları
12 Aralık 2016, Pazartesi, 7. sayfa. Sol altta Obezite Hastaları İçin Özel Un Üretildi başlıklı bir haber.
Haberin içinde bir fotoğraf.
Üzerinde Dr. İncinur Hasbay yazıyor. Oysa fotoğraf bu unu üreten ve haberde adı geçmeyen işletme sahibine, yani Nurettin Demirpolat'a ait.
14 Aralık 2016, Çarşamba.
Şehit polislerle ilgili haberlerin yer aldığı 18. sayfa. Sağ altta Kardeşlerinin Eğitim Masrafını Karşılıyordu başlıklı bir haber. Şehit polis Murat Yılmaz hakkında. Ama kullanılan fotoğraf ona değil, Okan Doğan'a ait.
Aynı gazetenin 23. sayfası.
Bunları Yapan Kalleştir başlıklı haberin fotoğrafının üzerine Fevzi Çakmak yazılmış. Bu da yanlış. Çünkü fotoğraftaki kişi Lokman Tekin... Ayrıca haberde geçen Çakmak, Tunceli değil Erzincan'da şehit olmuş.
Bu hatalar okurlarımızın da yardımıyla tespit edebildiklerimiz.
Elbette Sabah gazetesine yakışmıyor.
***
Sahte haber savaşı
Sahte haberler konusuna daha önce dikkat çekmiştik.
Bu haberlerle meşhur olan Awdnews adlı internet sitesi daha önce sahte Putin haberiyle Türkiye'deki Cumhuriyet, T24 gibi mecraları avlamıştı. Son kurbanı Pakistan Savunma Bakanı.
Bu sitede çıkan ve İsrail Savunma Bakanı Moshe Yaalon'un "Eğer Pakistan Suriye'ye asker gönderirse, bu ülkeyi nükleer bir saldırıyla imha ederiz" dediğini iddia eden haber üzerine Pakistan Savunma Bakanı Khawaja Muhammad Asif sosyal medya üzerinden "İsrail, Pakistan'ın da bir nükleer devleti olduğunu unutuyor" açıklamasını yaptı.
Oysa İsrail Savunma Bakanı'nın adı Moshe Yaloon değil Avigdor Lieberman.
Bakanlık hesabından yaptığı açıklamada 'haberin bütünüyle yanlış ve uydurma' olduğunu söyledi. Pakistan Savunma Bakanı buna cevap vermedi ve paylaşımını silmedi.
Karamizah örneği gibi görünen bu hadise gerçekten yaşandı. Umarım çatışma ve savaşlara yol açmadan önce giderek yaygınlaşan 'sahte haber' sorunuyla ve yıkıcı etkileriyle yüzleşiriz.