Teknolojinin giderek ivmelendiği günümüzde hissettiğim tehdit şu: Bu dünyada eğer üretici değil isek başımız fena halde belaya girecek.
Zira her biri cari açık kokan teknolojileri ithal edecek, tonlarca para ödeyeceğiz.
İngiliz yazar George Orwell, içinde bulunduğumuz dünyayı 1948'de roman olarak kurgulamış ve kitabın adını da 1984 koymuştu. Romanı yazdığı yılın son 2 rakamını değiştirerek ulaştığı 1984 yılında "büyük ağabey seni gözetliyor" cümlesini kurmuştu. Gerçi onun söylediği tarihten çeyrek asır sonra olsa da dedikleri çıkmış hatta daha fazlası gerçekleşmiş oldu.
Son yıllarda katıldığım bilişim fuarlarında gördüğüm, yalnızca devletin veya güvenlik güçlerinin değil, hepimizin büyük ağabey haline geldiğimizdir.
Öyle ki cebimizdeki cihazlar yetmiyormuş gibi sanal gerçeklik gözlükleriyle evreni algılama şeklimiz dönüştürülüyor.
Bilgiye parmakların ucuyla erişim gitmiş, 3 boyutlu ortamda ve zihninde oluşturulan bilgi evreninde dilediğini yapabiliyor, yaşayabiliyorsun. Cep telefonu veya benzeri ağ cihazlarının çocuklara kadar indiği ortamda akıllı yazılımlar ve yapay zekâ da işin içine girince, bizi izleyen büyük ağabeyler çoğalıyor. Daha da ilginç olanı bizler de birilerinin büyük ağabeyi olacak imkânlara erişiyoruz.
Bu dünyayı benimsemiyor olabilirsiniz.
Sevmek zorunda değilsiniz. Ancak asla kayıtsız kalamazsınız. Zira ya kapsama alanındasınız ya da kapsanma alanında...
Üstelik zihninizden ne geçiyorsa, onu hayata geçirebilecek güce erişerek... Yeni cesur dünya dedikleri bu işte...
Teknoloji, üretilebilen bir şeydir. Zihin yapımız, "transfer" ile iğdiş edildiği için bunu sadece yabancıdan, özellikle de Batı'dan alabiliriz sanıyoruz. 200 üniversitemiz, 60 teknokentimiz, 2 bin Ar-Ge merkezimiz ve binlerce mühendisimiz var ama ben hâlâ teknoloji üretim iştahımızı yeterli bulmuyorum.
Oysa bu cesur yeni dünyada kural koyucular arasında değilseniz, bilin ki başka büyük ağabeylerin kurallarına uyan olacaksınız. Bilginize...