Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a fahri doktora töreni için Yeni Delhi Jaima Millia Islamia üniversitesindeyiz. Salonu dolduran heyet ve akademisyenler, Erdoğan'ı dinliyor: "Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden beklenen adalettir, adalet var mı? Asla, böyle bir şey yok."
Aslında bunu ne zaman söylese Erdoğan sevilmez oluyor. Tamam da biz kendimizi kime sevdireceğiz? Biz dünya mazlumlarına kendimizi sevdirebiliyorsak, bu yeter... Bu sözler "dünya 5'ten büyüktür" ifadesinin açılımı adeta...
5 gündür Hindistan'dayız. Sabah Yazarlar Kulübü olarak buradaki düşünce kuruluşları, diplomatlar, sivil toplum örgütleri ve medya kurumlarıyla yaptığımız toplantılarda, Erdoğan'ın neden "dünya 5'ten büyük" dediğini tartıştık. Gördüğümüz, Hintlilerin de 1.3 milyar nüfusa rağmen BM'de temsil adaletsizliğine dair hoşnutsuzluğu oldu.
Fakat sorun, dünya savaşlarıyla şekillenen BM'nin bu yapısının, gezegenin dinamiklerinden uzaklaşması, çözdüğünden daha fazla sorun çıkarması... Ancak bunu 1.3 milyar nüfusu, güçlü düşünce kurumları, ekonomisi ve küresel ağırlığına rağmen Hindistan değil, bizler dile getiriyoruz. Daha doğrusu yalnıza Recep Tayyip Erdoğan'ın dünyaya haykırdığı gerçek bu...
Gençlerden bir ricası oldu Erdoğan'ın: "Lütfen Türkiye'yi Batılı ajansların haberlerinden veya terör örgütlerinin buradaki lobilerinin yaydığı yalanlardan değil, bizzat kaynağından takip edin."
Bu ricanın gerekçesini 5 gün boyunca Hindistan'da yaptığımız temaslarda bizzat yaşayarak öğrendik. İran'ın "DEAŞ'a yardım" iftirası, PKK'nın "insan hakları ihlali" suçlaması, FETÖ'nün "kadın çocuk hapsettiğimiz" yalanı yetmezmiş gibi her gün Batılı medyaların tercüme edilmeden dahi birebir iktibas edilen algı operasyonları...
Şimdi durum değişti. Rajiv Gandi ile Turgut Özal'ın başlattığı fakat devamı gelmeyen ikili temasların şimdi Erdoğan ile Başbakan Narendra Modi ile kaldığı yerden başlaması, her iki ülkenin taşıdıkları jeo-politik ve ekonomik potansiyelin değerlendirilmesini sağlayacak.