Başarının kaynağı, sorunlar karşısında söylenmek yerine, bilgiye önem verip öğrenmek ve gereğini yapmaktır. Bu sayede yörüngeye tırmanır, Tuz Gölü'nün altına gaz depolar, mega projelerle uygarlık talebini mümkün kılarsın.
Tersi bilgisizlik ve ilgisizliktir. İkisi de kötüdür... Hem bilgi eksik hem de bilgiye ilgi yoksa sonuç felaket... İşimizi, hayatımızı, genelde bize amaçsızca ezberletilen bilgilerle yürütmeye çalışmak, çoğu kez hem zaman hem de kaynak israfına yol açıyor. "Bildiği işi yapmak" ve "işi, bildiği gibi yapmak" önemlidir de... Yeterli değildir.
Su, gübre ve tohum ile toprağın ilişkisini, kendinden öncelikler bir şekilde kurmuş diye, bu bilginin üzerine yenisini eklemek, çoğumuzun aklına dahi gelmiyor. Yılın 7 ayını beslediği karasığır için harcayan çiftçi, daha az zamanda daha fazla süt alabilmek için, başkalarının ürettiği bilgiden yararlanabileceğini düşünemiyor.
Değişen şartlar içinde ortaya çıkan yeni sorunlarla baş edebilmek için, bilgiden yararlanabileceğimize dair "refleksimiz" yok. Her ne iş yapıyor olursak olalım, o işi "mükemmelleştirmenin" bilgiden geçeceğine inanabilsek, gerisi geliyor.
Ürettiği ürünün doğasından ve pazardaki rekabetten bunalan bir işadamının yakınmasını hatırlıyorum. Söylediği, artık yer demir- gök bakır olduğu ve bu işin sonunun geldiğiydi. Oysa işinin tıkandığı noktayı aşmada, araştırma, geliştirme, bilgiye dayalı karar üretme süreçlerini oluşturabilirdi.
Burada dikkatimi çeken, genel refleksin, "söylenme" ve "sızlanma" yüzünden, "bilgiye" akamadığıdır. Oysa ortada bilgiden çok bilgisizlik varsa, mevcut sistemlerinizle, bilgisizliği örgütlersiniz. Özetle, söylenmek yerine bilgi üretmek ve gereğini yapmak şart.