Bu sorunun cevabı, ilk 3 devrimin neler olduğunda ve bu devrimlerin tarihte bizi nasıl etkilediğinde yatıyor. Diğer devrimleri ıskalamanın maliyetine bakınca, 4. Sanayi Devrimine kayıtsız kalma lüksümüz yok gibi görünüyor.
Bilim Bakanı Fikri Işık; "2020'li yıllara damgasını vuracak yeni nesil sanayi devrimi için hazırladıklarını" söylüyor. Peki, bu hazırlıklar neler?
Sadece mevzuat yeter mi? Sanayi ruhunu canlandırmadan 4'üncüsüne hazırlanmak nasıl mümkün olacak?
Birinci sanayi devrimi, dokuyan mekik icadıyla İngiltere'den geldi. Endüstrinin kuluçkası olan tekstil sayesinde dünya ticareti katlandı. İkinci devrim, buhar makinesiydi ve pazularımız, koşumlu hayvanların yetmediği yerde buharın gücü devreye girdi.
Üçüncü devrim elektrik, elektronik ve internetin getirdiği kırılımlar üzerinden gelişti. Türkiye, bu yarışta şükür ki kendine yer edinebildi ve bugün; yetersiz olsa da ekonominin %13'ünü kapsadı. Bunun dahi olmadığı Yunanistan gibi ülkelerin hali ortada.
Sanayi, bir şeyden çok üretmek demektir ve bunu nasıl ürettiğiniz, bunun sürümünü belirler. 4'üncü Sanayi Devrimi, bilginin iktidar olduğu, 3 boyutlu yazıcıdan, insansız hava deniz kara araçları ve nesnelerin internetini, biyolojiden gene dek organizmaları da akıllı kılan kültürün adı. Birincisinde yoktuk, Osmanlı küçüldü. İkincisinde yoktuk, imparatorluk gitti. Üçüncüsünü yakaladık ama geldiğimiz nokta güdük kaldı. Bugün üçüncü nesil pek çok sanayici tanıyorum ki, sanayicilikten çıkıp AVM işine girmek için babasının ölümünü bekliyor.
Yazının başlığına gelelim; 4'üncüsünü ıskalarsak ne olur? Olacağı şu; kural koyan değil, kurala uyan olursun. Tanımlayan değil, tanımlanan ülke kalırsın. Orta gelir tuzağında debelenir, başkasının akıllı ürünlerine akıl almaz paralar ödeyen akılsız insan olursun.
200 üniversite, 60 teknokent, binlerce Ar-Ge merkezi ile Türkiye, 4'üncü Sanayi Devrimi için hazırlanacak ise öncelikle zihin yapısını 4'üncü düzeye çıkarmak zorunda. Zira bu iş kaynak değil idrak sorunudur.