İnovasyon, eğer bir amaç gütmüyorsa, kuru gürültüden başka bir şey değil. Bu amaç. TİM için gerileyen ihracatı arttırmanın yenilikçi yolu, şirket için farklı zenginlik alanlarının keşfi, özel sektör için küresel arenada yeniden pozisyonlanma olmalıdır.
Değer üretmeyen iş süreçlerini ayıklamada eğer yenilikçi yollar bulamıyor isek inovasyon "genel geçer moda" haline gelir ve içi hızla boşalır. Tıpkı ülkemizde herkesin diline düşen ama hayata geçirilemeyen söylemler yığını gibi...
Dün Türkiye Kamu ve Özel Sektör Satınalma Profesyonelleri ve Yöneticileri Zirvesi'ndeydik. Biruni Üniversitesi'nde bir araya gelen TUSAYDER üyeleri, satınalmada inovasyon yöntemlerini tartıştı ve geleceği garanti altına almaya çalışan inovatif süreçleri paylaştılar.
Benim burada dikkat çekmek istediğim, tedarik zinciri kavramı yerine değer matrisi anlayışının hâkim olduğu dünyada satınalmanın yeni fırsat ve tehdit alanları oluşturduğudur. Nesnelerin interneti çağında eğer ürün ve hizmetler, "büyük veri" içinde dolaşıyorsa, bunlara en uygun zamanda ve en iyi fiyatta erişimin, hayati önem kazanmış demektir.
Geleneksel anlamda "biri üretmiş, gidip satın al" anlayışı tarih oluyor. Öncelikle çok daha fazla mal ve hizmet çeşidi var rafta... 36 milyonu aşkın kodeks içinden işletmenin ihtiyacı olan, belki henüz üretilmemiştir bile.
İnsansız hava araçlarının kuryelik yaptığı, makinelerin birbiriyle konuşabildiği ve 3 boyutlu yazıcılarla seri üretimin sonunun gelip ihtiyaca odaklı değer üretildiği çağda en dramatik değişikliği yaşayacak olanlar arasında satınalmacılar var. Robot sadece üretmiyor, aynı zamanda naklediyor ve bir diğer eşya ile konuşabiliyorsa, satınalmacı ne yapacaktır?
8 milyarı insan olmak üzere 30 milyar akıllı nesnenin var olacağı 2020'lerde, şirketlerin satınalmacıları, "ihtiyacı sezen, tasarlayan, ürettiren" kişiler olacak ve üretimin tam da kalbinde, stratejik noktada bulunacaklardır.