Bir kurum düşünün… Dişimizden tırnağımızdan kısarak AR'aştırsın, GE'liştirsin diye 8 yılda 3,5 milyar $ aktardığımız halde bırakın aya gitmeyi, tek gazoz kapağı dahi icat edememiş olsun… Üstelik kurumun adında yer aldığı için "bilim" adına her şeyin adreslendiği kurum olmasına rağmen…
Geçen aylarda Bilim Bakanlığı'nın verilerini paylaşmıştım. Kimi, icat çıkarmak için aldığı parayı dövize yatırmış… Kimi Ar-Ge kaynağıyla altına lüks otomobil çekmiş… Kimi; hantal kurumlarımızdan kendine maaş bağlamış.
Kimi de "şeytani inovasyon" yaparak milyonları başka işlere aktarmış. Görünen, milli gelirinin yaklaşık %1'ini Ar-Ge'ye ayırmak yetmiyor, bu kaynağın doğru kullanımını da denetlemek gerekiyor. Girişimcilere kaynak aktardığımız kurumun durumu da farklı değil ve sorgulanmalı verimi…
Acaba böylesi hantallaşmış kurumlarımızı kapasak, binasını yıkarak arsasını sulu tarıma açsak, daha fazla kazanmış olur muyuz? Ya da zamanında ihtiyaçtan var ettiğimiz fakat ihtiyaç ortadan kalksa bile sırtımızda taşımayı sürdürdüğümüz diğer kurumlar?
Faturası mı? Ar-Ge bütçelerimizi ziyan etmekle kalmıyor, budadığı umutlar, söndürdüğü fikirler ile yarını ipotek ediyor. Hantal kurumların reddettiği projelerin çoğu, NASA benzeri küresel devlerin gözbebeği olabiliyorsa, bunların varlığını, verimini sorgulamamız gerekmiyor mu?
Sadece kamu mu? Boğaziçi Üniversitesi'nin 2 yıl önce düzenlediği Fikri Mülkiyet Hakları Yönetimi Konferansı'nda Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Lale Akarun anlatmıştı… Vücut hareketiyle TV kumanda teknolojisini iki dev üreticimize anlatmış ancak dikkate alınmamıştı. Ta ki Samsung uygulayana dek…
Kafamda yüzlerce öykü ve onlarca kurum var ama yerim bitti. Zaten bu yazının amacı, hantallaşmış kurumlar listesi çıkarmak değil, Türkiye'yi yarına taşıma yetisini kaybetmiş yapıların amaç ve karar süreçlerini yeniden düşünmemizi sağlamaktır.