Bir süredir, 2019'da yapılacak üç seçimin önemini, "yüzde 50+1" barajını aşmanın ciddiyetini yazıyorum. Meselenin siyasi yönü ile AK Parti bünyesine dair hassas noktalarını kısmen anlatmaya çalıştım. Şimdi, tabloya "ekonomi ve ekonominin yönetimi" açısından da bakmanın yararlı olacağını düşünüyorum. Ekonomi denilince, "makro dengeler", "iç ve dış algı", "ekip uyumu ve hedeflere inanç" öncelikli konular akla geliyor. Ben özellikle, ekonomi yönetiminde yer alan teknisyen kadronun niteliğini, risk yönetim kabiliyetini, siyasi kadronun ise gelecek tasavvurunu ve özgüven derecesini önemsiyorum. Bu hususları açarak devam edeyim.
***
Türkiye ekonomisi, büyüme iştahı ile kamu maliyesinin seyrini aynı anda gözeten oldukça dikkatli bir çizgide ilerliyor. Küresel sorunların devam ettiği bir ortamda, bütçenin gerektiğinde büyümeyi koruyup kollayacak enstrüman olarak kullanılması mümkün hatta gerekli. Önemli olan "
enflasyonun düşük hanede" tutulabilmesi. Ki Merkez Bankası, bu amaçla "
sıkılaştırılmış para politikası" uygulamaya çabalıyor. Enflasyonun genel seyri, sadece faizler veya hazine borçlanma maliyetleri açısından değil, vatandaşın ekonomik huzuru ve geleceğe güvenle bakması için de çok mühim. Geriye yönelik endeksleme alışkanlığının hortlamaması, satın alma gücünün erozyona uğradığına dair yakınmaların doğmaması için titiz olmakta yarar var.
***
Algı ve imaj yönetimine gelince... Kısa süre önce Washington'da gerçekleşen IMF-Dünya Bankası toplantıları kapsamında, özellikli ortamlarda Türkiye gündem maddesi idi. Uzun uzun yazmaya gerek görmediğim kalıp cümleler ifade edildikten sonra ısrarla
Ankara'dan karmaşık sinyaller geldiği ileri sürüldü. Ama aynı zamanda, "
Türkiye yeni bir ekonomik öykü yazmalı" beklentisi de dile getirildi. Bence konuşmaların en değerli kısmı da burasıydı. Tekil tedbirler dizisi açıklayan Türkiye, 2023 hedeflerini güncelleyerek, 2053 ve 2071 eksenini tanımlayarak yoluna devam etmek zorunda. Bu da ancak 2019'un istikrarlı çıkış yılı olmasıyla mümkün!
***
Ve ekonominin kaderinin yazılacağı başlık... "İnanç, uyum ve azim!"
Burada da en önemli husus, Sn.
Cumhurbaşkanı'nın ekonomiye bakışı ve öncelikleri. Üzülerek belirtmek istiyorum ki Cumhurbaşkanı'nın neşter vurulmasını istediği sorunlarda, ekonomi yönetimindeki kadroların, eşgüdüm açığı hissediliyor. Veya kullanılacak yöntemlere ilişkin ayrılıklar söz konusu. Hal böyle olunca faiz başta olmak üzere temel konularda sadece "
gibi yapılıyor!" İşte bu nedenle önümüzdeki 18 ay; "
doğru bildiğini söyleyen, doğruların hayata geçmesi için çalışan, gerektiğinde lideri ikna eden, son noktada alınan kararları tereddütsüz uygulamaya taşıyan kadrolarla yürünecek zorlu bir yol" olarak görünüyor.