Öyle çok geriye gitmeye gerek yok. Sadece 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana yaşananlar bile 16 Nisan'ın niçin önemli olduğunu anlamamız için yeterli. Bölgemizde haritalar yeniden çizilirken çevremiz ateş çemberi...
15 Temmuz büyük bir kırılma noktası ve "siyasi şoktu."
Ardından, Avrupa Parlamentosu'nun "Türkiye ile müzakereleri durdurun" kararı geldi. Ki bu da başlı başına bir "dış şoktu."
ABD'deki Başkanlık seçiminin sürpriz etkisi, küresel piyasalarda yarattığı dalgalanma, bu dalgaların Türkiye kıyılarına sert biçimde çarpması, kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye'yi sarsmaya dönük not indirim kararları ise tam anlamıyla "kur şoku" idi.
Avrupa Birliği'nin, Türkiye'deki referandum sürecine pervasızca müdahil olması, "Hayır" cephesini tahkim ederken, halk oylaması konusunda Türk vatandaşlarının bilgilendirilmesini engellemesi, Türk bakanlara ve diplomatlara uluslararası hukukun ve teamülün dışında yaptırımlar uygulaması ise "diplomatik şoktu."
Fırat Kalkanı Harekâtı sırasında, koalisyon güçlerinin Musul ve Rakka operasyonlarını erteleyip DEAŞ'lı teröristlere adeta "El Bab'a gidin" diye yol vermesi de "askeri şoktu."
***
Siyasi şok, dış şok, kur şoku, diplomatik şok, askeri şok... Literatürde neredeyse şok türü kalmamasına karşın Türkiye'nin ayakta durmasını nasıl ve ne ile izah edeceğiz? Bütün bu şoklara; terör örgütlerinin yabancı istihbarat kuruluşlarının taşeronu olarak yaptığı kanlı eylemleri, bilhassa FETÖ lobisinin ihanet faaliyetlerini de eklemek lazım.
Son 9 ayda şok üstüne şok yiyen, her şeye rağmen direncini muhafaza eden Türkiye'nin, 16 Nisan'a çok özel anlam yüklediği çok açık. 16 Nisan'ın hem bekanın hem vefanın hem de gelecek hayalinin kritik eşiği olduğu bir gerçek.
***
Bir dizi şok karşısında Türkiye'yi yönetenler son derece dikkatli ve basiretli hareket etti. Siyasetin, çarpıtılmış ekonomik algı üzerinden şekillendirilmesine geçit vermedi. Piyasa dengelerini gözetti.
Öncelikle,
Faiz artışı baskısına karşı durabildi. Sonra,
Tüm vergi mükelleflerinin geçmişe dönük vergi ve sigorta borçlarını yapılandırdı, taksit ödemelerini de erteledi,
2017 yılına ilişkin vadesi gelmiş vergi ve prim borçlarını sonbahara öteledi,
Mobilya ve beyaz eşyada dönemsel KDV indirimi getirerek piyasayı canlandırdı,
Kredi kartı ile ödemelerde ürün ve taksit sınırlamasını yeniden düzenledi böylece konjonktürel tıkanıklıkları aştı,
KOBİ'lere ve esnafa sıfır faizli kredi musluklarını açarak cansuyu verdi,
250 milyar liraya kadar kredi garantisi sistemi kurarak hem reel sektörün hem de bankaların soluklanmasına fırsat tanıdı,
Dövizli borçların TL üzerinden kapatılmasına imkân sağladı, vadesi gelmiş döviz borçlarının ödenmesinde Merkez Bankası'nın devreye gireceği güvencesini vererek milli servetlerin kur kapanına kapılmasını önledi,
Zorluklara, durgunluklara ve belirsizlik algısına rağmen mega yatırımlara devam etti...
Sözün özü...
16 Nisan, Türkiye için sistem değişikliğinin habercisi olduğu kadar bu sistemin kayıtsız şartsız millet lehine işlemesinin de teminatı olacak.