Türk siyasetçilerin "referandum buluşmalarına" Almanya'nın, bin bir güçlük çıkarması sürpriz mi? "Değil." Peki, arkasında ne yatıyor? Hamasetten arındırılmış objektif gerçekler. Nisan 2017 geçse de yurtdışı seçmenlerle ilişkiler bağlamında Türkiye'nin orta uzun vadeli düşünmesi, stratejik hesaplara göre oyun kurması gerekiyor. Yoksa "Bugün Almanlara geri adım attırdık" diye övünürken, yarın, bambaşka bir senaryo ile karşılaşabiliriz.
***
Türkiye'nin son dönemde yaptığı iyi işlerden biri de "
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı"nı (YTB) kurmak oldu. Şimdi, basit bir soruya cevap bulmaya çalışalım. "
YTB'nin faaliyete geçme sürecinde, bu kurumla en çok hangi ülke ilgilendi?" Hangi ülkenin Büyükelçisi, "
Bu teşkilatı neden kuruyorsunuz? Amacınız ne? Nasıl çalışacaksınız?" sorularını ısrarla sordu ve her fırsatta kurum hakkında bilgi almaya çalıştı. Cevabı, kolay bulduğunuzu tahmin ediyorum. Tabii ki "
Almanya!"
***
Almanya, ülkesinde yaşayan Türkiye kökenlileri yıllarca "
Böl ve yönet" taktiği ile kontrol etmeye çalıştı. Siyasi, etnik, mezhebi her türlü parçalanmışlığı sonuna kadar kullandı. Her gruba nüfuz etti ama asla organize olmalarına izin vermedi. Terörle mücadele noktasındaki taleplere bile "
Benim kamu düzenime tehdit oluşturmadıkça üzerlerine gidemem" mantığı ile yaklaştı. Hatta ironik biçimde, "
Eğer önlem alırsam bu kez benim iç güvenliğime tehdit oluştururlar" diye baktı. Hepimiz biliyoruz ki Almanya deyince birinci sırada akla "
kamu düzeni!" gelir. Ve Alman yönetimi bu konuda çok hassas, çok katı ve çok örgütlüdür.
Bugün gelinen noktada, Türkiye'nin bölgesinde güç sahibi olması, çevre ülkeleri, Türk ve Müslümanları etkileme gücüne erişebilmesi bilhassa Almanlar bakımından birçok ezberi bozuyor. Türkleri, sisteme entegre etme yerine asimile etmeyi deneyen, örtülü her türlü sosyal, siyasi, eğitsel, kültürel engeli çıkaran ve sadece kendisine benzeyenlere fırsat tanıyan Alman kafası, bu dengelerin Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan ve çizgisi tarafından sarsıldığını biliyor. Üstelik Erdoğan, Almanları, savundukları demokrasi kavramları ile yani "
ifade özgürlüğü" ile "
kendi kimliğini yaşama ve yaşatma özgürlüğü" ile sorguluyor.
***
Gelelim, Alman Şansölyesi
Merkel'in, geçtiğimiz hafta gerçekleşen telefon görüşmesinde Başbakan
Binali Yıldırım'a ilettiği öneriye...
"
Birbirimizin iç siyasi gündemini, karşılıklı olarak ülkelerimize taşımayalım!"
Sn. Başbakan'ın "
Evet" dediği bu önerinin,
henüz Alman Hükümeti nezdinde somut karşılığı
da görülmüş değil. Lakin Almanya ne kadar
kaçarsa kaçsın, ne kadar bahane üretirse üretsin
Türkiye'deki değişimden ve "
yeni gerçeklikten"
kurtulamaz. İşte bu nedenle, Alman
egosundan kaynaklanan yönetim sorunlarının
çözülmesi, Türkiye ile ilişkilerin yeniden formatlanması
en çok Almanya'nın çıkarına. Türkiye
eski Türkiye olmayacak. Türkiye'nin istikrarı da
istikrarsızlığı da Almanya'nın öncelikli gündemi
olmaya devam edecek. Tercih artık Almanların. Ya işbirliği yolları arayacaklar ya da Türkiye'ye rağmen denedikleri tüm formüllerden netice alamayacaklar!