Yeni CIA Başkanı Mike Pompeo'nun Ankara ziyaretinin ardından ilginç detaylar duymaya devam ediyoruz. Bu kez meselenin özü, "FETÖ!"
Türkiye'deki hâkim kanaat FETÖ'nün, CIA'in -en azından bir kanadının- küresel enstrümanı olduğu yönünde.
İşte bu nedenle, Ankara'nın FETÖ ile ilgili taleplerine ABD'nin karşılık verebilmesi için CIA'de ekip ve politika değişiminin gerekli olduğu hep konuşuldu. Bugün, öyle bir noktada mıyız? Emin değiliz.
Neden? Çünkü Obama dönemi uzantılarının, ABD'de sistemi hâlâ manipüle edebildiği düşünülüyor da ondan. Lakin yeni ve hareketli bir dönemin kapısının aralanmakta olduğunu da söyleyebiliriz.
***
Özellikli kanallardan öğrendiğime göre, Pompeo ile resmi görüşmelerin yanı sıra, samimi bir havada konuşma ortamı da oluşmuş. CIA Başkanı'na, çok açık bir talep de iletilmiş.
"
FETÖ ile ilgili istihbarat paylaşımı" başlıklı bu talebin önemi, etkisi ve olası sonuçları çok mühim. Kaldı ki ABD tarafında bu isteğin "
makul" karşılandığı da gelen bilgiler arasında. Tabii, "
makul" derken, klasik Amerikan yaklaşımındaki "
şartlı duruşu" da not etmek gerek. Yani... Amerikalı muhataplar, yargı sistemi ile istihbarat sisteminin işleyişinin farklı olduğunu özellikle vurgulamışlar. Ki bu bir sır olmadığı gibi ABD'de istendiğinde nasıl top dolaştırıldığı da malum.
Bırakın yargı sisteminin inceliklerini, ABD Başkanı, stratejik müttefik olarak tanımladığı bir ülkeye tehdit oluşturan unsurlarla ilgili özel çalışma yaptırma ve tedbir alınmasını isteme yetkisine de sahip.
***
"
Bağlayıcı taahhüde girmekten kaçınan"
Amerikalı yetkililere sunulan
teklifin içeriği de dikkate değer.
Ankara, en azından FETÖ'nün ABD'deki faaliyetleriyle ilgili bilgi havuzu oluşturulmasını ve karşılıklı istihbarat paylaşımını önerdi. Yine sağlam kaynaklarda teyit ettirdiğim ölçü içinde devam edeyim.
CIA Başkanı, Ankara'nın önerisini değerlendirilebilir nitelikte bulduğuna dair ilk sinyali de verdi. Bu bile kayda değer gelişme!
İstihbarat zirvesinde ayrıca Suriye'de sahadaki duruma ilişkin sıcak bilgilerin de masaya yatırıldığı belirtiliyor.
Ankara'nın, "
Münbiç, asli sahipleri olan Araplara kazandırılmalı" ve
"
PYD-YPG'nin demografiyi değiştirmesine izin verilmemeli" yaklaşımı
güçlü şekilde ifade edilmiş. Rakka
noktasında ise bölgenin DEAŞ'tan temizlenmesi
için taktik, istihbari ve askeri
noktada Türkiye'nin, uluslararası koalisyona
sağlayabileceği katkının boyutları
açıklanmış. Rakka harekatında "
YPG, kesinlikle denklemde olmamalı"
kararlılığı yansıtılmış. Bu vesile ile etnik
ve mezhebi temelli tüm plan ve hesapların
uzun süreli istikrarsızlığa yol açacağı,
daha büyük çatışmaların fitilini ateşleyeceği,
global aktörleri de karşı karşıya
getirebileceği uyarısı da kayda geçirilmiş.