AK Parti olağanüstü kongresi ile "ekonomi ve piyasalar arasında negatif bağ kurmaya çabalayan" o malum zihniyet yine hortladı. Düne kadar, AK Parti'de "yeni merkez" inşası için kalem oynatan, doğrudan halk tarafından seçilmiş Cumhurbaşkanı'nın, "Başkan değil, onursal Başkan" statüsünde kalmasının gerekliliğini savunan kadrolar da bu koroya eşlik etmekte. AK Parti'de farklı bir damar gelişmesini, fay hatlarının belirginleşmesini ve hatta kırılmasını isteyenler de onlar.
Eşkalleri bilinenlerin yanı sıra AK Parti'nin arka bahçesinde filizlenip, sağa sola yalpalayanlar da yok değil. Neyse...
Şimdilik meselemiz bu değil!
***
Asıl cevap aradığımız sorular başka...
AK Parti'nin ekonomi politikalarını ve başarılarını, bir dönem ön plana çıkarılan bazı bakanlara bağlayan çevreler, Başbakanlığı'ndan bu yana nedense Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı farklı bir eksende ayrıştırmaya çalıştılar. Sanki AK Parti'nin, Erdoğan markası altında elde ettiği siyasal zaferler yokmuşçasına davrandılar.
Ekonomideki genel kredibilitenin, siyasi istikrar ve güven ortamından nasiplendiğini görmezden geldiler. Ayrı bir "piyasa fenomeni" ürettiler.
Hatta içlerinden utanmayanlar; Erdoğan'ı, bilhassa para piyasaları için "risk unsuru!" gibi sunmaya bile uğraştılar. Kendisini, ülkesine ve milletine adayan bir liderin, neden ekonominin menfaatine aykırı düşebileceğini hiç ama hiç izah edemediler. Sadece, "algı operasyonu" yürüttüler. Maalesef yer yer mesafe de aldılar. Kurguladıkları, yerli ve milli tarafı zayıf ekonomi oyunu bozuldukça, onlar da diğerleri gibi Erdoğan'ı hedeflediler. Bazen Ali Babacan ismini bazen Merkez Bankası'ndaki statükoyu ileri sürdüler. Yakın zamana kadar sütre gerisine çekilen bu aktörler ve medyadaki uzantıları bu sıralar yeniden kıpırdanır gibi oldular.
Bunları da not edip, geçelim...
Sn. Ahmet Davutoğlu'nun, Başbakanlık'tan ve AK Parti Genel Başkanlığı'ndan ayrılmasına giden nedenleri, iç ve dış ayaklarını, ilişki yönetimi boyutundaki sıkıntıları, buna rağmen kamuoyuna pek yansıtılmadan geçip giden olaylar dizisini Ankara'dakiler iyi biliyorlar. Başkent'ten çevreye yayıldıkça görünenler ise daha çok "merak" boyutunda. "Hoca"nın iyi ve nazik bir insan olduğu, çok çalışkan izlenim bıraktığı dün olduğu gibi bugün de anlatılıyor.
Lakin... AK Parti'deki "refik" (arkadaş) konusuna gelince, Tayyip Erdoğan'ın ezeli ve ebedi refikliği hususunda ittifak ediliyor.
20 aydır baskılanan sistem sorununun çözülmesi, iki başlılığın giderilmesi, bürokratik atamalar noktasındaki taktik dirençlerin aşılması görünür gelecekte daha kolay olacak.
Hazine'den Merkez Bankası Para Politikası Kurulu'na, Valilerden Büyükelçilere kadar "çekirdek ekip" arayışı ile ertelenen kararlar daha hızlı alınacak. Yürüyüşü Erdoğan'a uymayanlara ise şeytana uymadan beklemek düşecek...
Sözün özü...
Milleten yetkiyi kim alıyorsa, mühür de ondadır!