ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, Ankara'daki Büyükelçiliğin ustaca ayarladığı bir dizi sivil temas ve önceden planlanmış kritik resmi görüşmeler için İstanbul'da...
Amerikalı yetkililerin dil ve üslubu öylesine ilginç ki... Türkiye'nin hassasiyetlerini bilerek, sinir uçlarına mümkün olduğunca dokunmamaya özen gösteriyorlar ama bildiklerini okumaya da devam ediyorlar. "Görüş ayrılıklarımız var ama üst düzey diyalogla çözülebilir" diyorlar.
Örneğin, PKK'yı terörist olarak nitelemeyi sürdürüyorlar. Ama örgütün Suriye kolu PYD'yi ayrı tutmaya çabalıyorlar. Ardından ekliyorlar: "PYD, Fırat'ın batısına geçmemeli. Bu konuda Türkiye haklı!" Veya "Etnik sorunlar silahla çözülmez, PKK şiddete son vermeli" dedikten sonra, "Çözüm süreci neden bozuldu? Tekrar masaya oturulmalı" diye ortadan konuşabiliyorlar.
İfade özgürlüğü başlığını mutlaka açıyorlar. Gazeteciler ve akademisyenlerle buluşmalarında sert sayılabilecek eleştirilerde bulunuyor, resmiyette ise zemini yumuşatıp, "Herkes açık fikirli olmalı. Fikrini söylemeli. Katkı sunmalı. Bu demokrasinin gereğidir" görüşünü paylaşıyorlar.
***
Başkan Yardımcısı Biden, Washington'da esasen "
Irak dosyasından sorumlu." Bu konu açıldı mı
Başkan Obama bile susuyor ve Biden'ı adres gösteriyor. Biden, Suriye özelinde ise daha çok DEAŞ'le mücadeleye odaklı.
Biden'ın, Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan'la görüşmesinin, "
Irak- Musul (Başika Kampı), Suriye -Azez -Mare Hattı -PYD, terörle mücadele, Suriye'de siyasi geçiş süreci, Kıbrıs'ta çözüm turları" etrafında şekilleneceğine kuşku yok. Başkan Yardımcısının "
basın özgürlüğü tartışmalarına teğet geçmesi" de beklentiler dahilinde. Fethullah Gülen'in Türkiye'ye iadesi ya da sınır dışı edilmesi, Rusya'nın Suriye'deki askeri aksiyonları, Türkiyeİsrail ilişkileri, İran- Suudi Arabistan eksenindeki mezhep gerilimi, Mısır'la normalleşme arayışları da ortak ajandanın diğer yönleri.
DEAŞ'la mücadelede ABD'nin Ankara'dan neredeyse tek isteği, "
98 km'lik Mare hattının kapatılması!" Oysa Ankara için bu gerekli ama yeterli değil. Bu hatta PYD'nin girmemesi, sığınmacıların geri dönüşünü teşvik edecek güvenli bölge oluşturulması hâlâ birinci öncelik. Maalesef bu talebin ABD'de karşılığı yok. Başkan Yardımcısı'nın, Fırat'ın batısında demografik değişime karşı Türkiye'nin yanında durması ama sınır hattının kapatılmasına yoğunlaşıp teknolojik destek vaat etmesi kuvvetle muhtemel.
Başika'daki Türk askeri varlığının, ABD'de de rahatsızlık yarattığı ama bu durumun, "
Bağdat'la koordine olun" çağrısı ile kamufle edildiği düşünülmüyor. Başika'da müstakil faaliyet gösteren bu eğitim merkezinin Mahmur'da konuşlu uluslararası koalisyonun çatısına girmesi gibi ifadelerin Biden'dan duyulması da sürpriz olmayacaktır.
Bütün bunlara rağmen Ankara'nın, Musul'da kalmaya devam edeceğini, Fırat'ın batısındaki oldu bittiye karşı askeri harekâtı göze aldığını, ABD'nin Suriye'de PYD'ye verdiği silahların Türkiye'de PKK'nın elinde teröre dönüştüğü istihbaratını paylaşacağını söyleyebiliriz. PYD'nin, yeni Suriye için kurulacak masada olmaması, Gülen'in ABD'de barınmaması talebi de hassas alanlar olarak kayda geçecektir.