Çözüm Süreci'nin altından çok sular aktığı ve kamu düzeni ciddi tehdit altında olduğu için "İmralı-HDP-Kandil" eksenindeki gelişmelere dair yazı ve yorumlar, belli çevreler tarafından hemen speküle edilebiliyor. Nitekim HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın, "Uluslararası proje olduğuna" dair İmralı değerlendirmesi de yine malum odakların öngörülebilir reaksiyonuyla karşılandı. Ama yazılanlar doğru idi. Barış içinde demokratik entegrasyonu içine sindiremeyen illegal unsurlar ile terör örgütünün siyasi sözcülerinin açıklama ve duruşları bugün, tahminleri aşan küresel işbirliklerini teyit ediyor. Şehit cenazelerinin yürekleri sızlattığı, ülkenin birliği ve bütünlüğü uğruna gencecik bedenlerin toprağa düştüğü bugünlerde öğreniyoruz ki İmralı'nın, Demirtaş ve Kandil'e bakışına dair aktarımlarda, "Eksiği var, fazlası yok" noktasında imişiz. Nedenine gelince... Artık duyumları da aşan nitelikli bilgilere göre İmralı, 7 Haziran seçimlerine giden yolda ve seçimlerin ardından iki hususa daha dikkati çekmiş. Mealen özetlemek gerekirse... Demiş ki:
1- HDP'nin, "Seni başkan seçtirmeyeceğiz" söylemi yanlıştı. Çözüm Süreci için siyasi risk alan Tayyip Erdoğan'dı. Erdoğan'ın doğrudan hedef alınması ve kampanyanın ana konusu haline getirilmesi çözüm çabalarına ve geleceğine ağır darbe vurdu.
2- HDP'nin, seçimlerin ardından bağlayıcı bir şekilde "AK Parti ile koalisyona girmeyeceğiz açıklaması yapması da doğru değildi." Bu politika ne konuşuldu ne de kararlaştırıldı!
***
Yukarıdaki güvenilir tespitler ışığında gerek Demirtaş'ın seçimden önce gerekse HDP'nin seçimden sonra izlediği yolun, dış etkiyle şekillenmediğini kim iddia edebilir?
Eldeki veriler bizi, Gezi olayları ile 6-8 Ekim Kobani olaylarını birleştiren "
Mezhepsel ve etnik çatışmanın kıvılcımını çakacak kanlı senaryonun yazıldığı gerçeğine" götürüyor.
***
İmralı Heyeti ile temas trafiğini yürüten ve her fırsatta terör örgütünün kandan beslenen yüzünü de hatırlatan Başbakan Yardımcısı
Yalçın Akdoğan'ın haziran başındaki beyanları şimdi daha fazla değer kazanıyor. Akdoğan o günlerde, AK Parti'nin tek başına iktidar olmasının HDP üzerinden kurgulanan siyasi senaryo ile engellenmek istendiğini belirtmiş, hatta bir adım ileri giderek, "
AK Parti denklemde olmazsa Çözüm Süreci de olmaz" demeye getirmişti. Akdoğan, "
Çözüm Süreci'nin selameti için olmazsa olmaz partinin AK Parti olduğu zaman içinde daha iyi görülecektir" beyanını, 7 Haziran tablosuyla birlikte yeniden ele almış ve sinemacı geçmişi olan HDP Milletvekili İmralı müdavimi
Sırrı Süreyya Önder'i kastederek, "
HDP bundan sonra çözüm sürecinin ancak filmini yapar. Yani 'bal bal'
demekle ağız tatlanmıyor, 'barış barış'
demekle de olmuyor. Madem yüzde 13 oy aldılar, Kandil'e çağrı yapsınlar ve PKK'ya silah bıraktırsınlar" demişti.
***
"
Masayı kim devirdi?" tartışmalarının yapıldığı bu ortamda, birbirimizi suçlamak yerine, masanın niye kurulmak istendiğini, masanın altına kimin bomba düzeneğini kurduğunu hatırlamak hepimizin tarihi sorumluluğu.
Görünen o ki erken seçim, "
terör ve ekonomi" üzerinden okunacak. Terörü hortlatan, ekonomiyi siyasi risk altına iten partiler ve ortakları siyasiler bedel ödeyecek. İktidar partisi de meramını anlatamazsa sandıktan nasibini alacak!