7 Haziran 2015 seçimleri ile ilgili söylenecek çok şey var. Bilhassa ekonomi cephesinde... Diğer unsurların yanı sıra "Büyüme- Sandık" denklemindeki doğrusal ilişki yine teyit edildi. İşin bu tarafına değinmeden önce, öngördüğümüz ve tutturamadığımız hususlarla ileriye yönelik tahminlerimizi sıralayalım:
1- Bu seçimle birlikte "Türkiye'de otoriterlik tartışmaları tarih olmuştur!" Vatandaş sandık marifetiyle hükümeti ve hükümet etme biçimini değiştirebileceğini bir kez daha göstermiştir. Bu, eşsiz demokratik olgunluktur.
2- Kritik husus "koalisyon seçeneğidir!" "Koalisyon hafızası taze" diye düşündüğümüz ve bundan kaçınacağını umduğumuz seçmen nasıl oldu da koalisyon formülünü gündeme taşıdı? Ya AK Parti'nin Türkiye tasavvurunu koalisyondan daha riskli gördü? Ya da AK Parti'ye, "Siyasetin dilini ve çalışma biçimini değiştirerek, farklı görüşlerle uzlaşma içinde Yeni Türkiye idealini gerçekleştirmeyi dene" dedi. Bu noktada, "HDP barajı geçsin, AK Parti ders alsın" diye organize olan seçmenin "aşırı yüklenme" ile elinin ayarının kaçması ihtimalini de göz ardı etmemek lazım.
3- AK Parti için Çözüm Süreci'nin yeniden ele alınması, MHP'ye dönen Türk seçmendeki kaygıların, HDP ile bütünleşen Kürt vatandaşlar nezdindeki zikzakların giderilmesi yükümlülüğü de öylece duruyor.
4- Cumhurbaşkanı'nın sistemdeki rolü de önem taşıyor. 9 ay önce yüzde 52 oyla doğrudan halkın seçtiği Cumhurbaşkanı üzerinden açılmak istenen "meşruiyet tartışmasının" bir "tuzak" olduğunu dikkate almak gerekiyor.
5- AK Parti'ye 2002 seçimlerinde yüzde 34.4 oyla açık ara tek başına iktidar gücü veren seçmenin 13 yıl aradan sonra yüzde 40.8 oyla ancak birinci parti görevi vermesini etüt etme zorunluluğu bulunuyor. Burada AK Parti'ye gönderilen mesaj kadar, en yakın rakibine 15 puan fark atan partinin tek başına hükümet kurmasını engelleyen "sistem sorununu" da ciddiye alma gereği bulunuyor.