Gazetecinin ve onun çalıştığı kurumların sorumluluğu "tarafsızlık" rolü yapmak değil, olaylara eleştirel yaklaşmaktır.
Kısacası, taraf olabilirsiniz ama hakkaniyeti kaybetmemek şartıyla...
Gerçekçi olan budur.
Aksi halde ortaya, yıllardır eğreti bir tarafsızlık maskesiyle sinsi muhalefet yürüten Habertürk gibi garabetler çıkar.
Sözünü ettiğim sinsiliği biraz açayım isterseniz...
Habertürk, tartışma programlarında güya eşitliği sağlamak için CHP taraftarı konuklarının karşısına çıkartacağı konukları özenle seçiyor.
Sistematik olarak, iktidar destekçilerinin görünce yüz çevirdiği, muhafazakârdindar, demokrat görünümlü kaypak figürleri, AK Parti'yi dövdürmek için militan CHP'li tiplerin karşısına oturtuyor.
Dahası onları meşhur edip medyada etkin figürler haline getiriyor.
Yıllarca İslamcı pozlarıyla ortalıkta dolanıp bugün Suudi sermayeli Independent Türkçe'nin omzundan mahallesine ateş eden Nevzat Çiçek gibileri mesela... Turgay Ciner'in, Kenan Tekdağ ve Fatih Altaylı gibi kurmaylarının vitrine çıkardığı piyonlardan başkası değiller.
Ancak uzun zamandır dile getirdiğimiz bu sahtekârlık hali, geçen cuma gecesi bir anda deşifre oluverdi.
Gazetemizin yazarlarından Hilal Kaplan, Hülya Hökenek'in kendisi hakkında dedikodu yaptırdığı programına telefonla bağlandı.
Zamanında Habertürk'te adeta üs kurmuş ve bugün cezaevinde ya da firarda olan FETÖ'cü yöneticilerin isimlerini tek tek saydı.
Ardından kendine bakmadan Kaplan'a FETÖ'cü imasında bulunan İsmail Saymaz'a "15 Temmuz sonrası ByLockçuları aklamak için apar topar ABD'ye gidip röportaj yapan sen miydin" diye sordu.
"AK Parti'ye oy kaybettiriyorlar, ona üzülüyorum" şeklindeki yakınmalarından özde AKP'li olduğunu anladığımız Nihal Bengisu Karaca'yı falan da es geçmedi.
Tane tane, soğukkanlılığını kaybetmeden, ekranlarında peynir ekmek yer gibi yurtseverlerin itibar suikastına uğradığı HT'nin maskesini düşürüverdi.
"Gücü özgürlüğünde" mottosuyla yayın yapan HT ne mi yaptı?
Ne yapacak?
Bir kadının, toplanıp yüz binlerin önünde etini çiğneyen koca koca insanlara cevap vermesine dayanamadı.
Gazetecinin sesini kapatıp yayından aldı.
Hatta her zaman yaptığının aksine programın gece yarısı tekrarını vermedi. Yerine Mehmet Akif Ersoy'un sunduğu eski bir programın tekrarını koydu.
Bakalım HT, Hilal'in resmi net bir şekilde çektiği rezaletin altından nasıl kalkacak.
***
SANAT, KARIN DOYURUR MU?
Kültür Bakanlığı, sinema salonlarına destek paketi açıklamış.
Pek çok kişi "Pandemide halkın onca sıkıntısı varken bir bu mu kaldı" diye söyleniyor. "Sanatı manatı bırakın, halkın gerçek sorunlarını anlatın kardeşim" diyerek sitem ediyor.
Eğlence de sanat da kuşkusuz bireyin bedensel ve zihinsel bütünlüğü için ihtiyaç. İnsanlığın, pandemi nedeniyle tüm dünyada bir yıldır neredeyse tamamen duran kültürel üretimin açığını nasıl kapatacağı da bir soru işareti.
Ancak meselenin tek boyutu bu değil...
Zira teşrifatçısından sanatçısına, salon sahibinden dağıtımcısına kadar on binlerce insan sinemadan ekmek yiyor. İşin içine gösteri sanatlarını da katarak, kültür endüstrisinin ayakta tutulmasının bir lüks değil bir ihtiyaç olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yüzümüzü güldüren, ufkumuzu açan bu insanlar da tıpkı ekmeğimizi üretenler gibi "halk".
Tüketen için görüşlerimiz farklı olsa da en azından, üreten için sanatın kesinlikle karın doyurduğunu aklımızdan çıkarmamamız lazım.
***
BALE, SANAT MI YOKSA SPOR MU?
Mevzu sanattan açılmışken, bale sanat mı spor mu tartışmasına girmeden olmaz sanırım.
Gençlik ve Spor Bakanlığı, baleyi spor ilan edip Türkiye Dans Sporları Federasyonu'nda 56 saatlik "bale antrenörlüğü" programı açınca çarşı karışmış.
Bale sanatçıları, "bale antrenörü" ya da "bale hakemi" gibi kavramların "rezalet" olduğunu söylüyorlar.
Bale Sanatçıları Derneği Başkanı Ayfer Tarlak da balenin, Rönesans döneminden günümüze tüm dünyada "sanat" olarak kabul gördüğünü ve Anayasa'da da sanat faaliyeti olarak kabul edildiğini söylüyor.
Bakanlık, gelen tepkiler üzerine programı durdurmuş.
Ama demedi demeyin; bale camiası, Anayasa'daki bale tanımına "değiştirilmesi dahi teklif edilemez" ibaresini ekletmeden bu işin peşini bırakmaz.