Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'la tokalaşmasından alınan bir anlık fotoğraf karesi üzerinden Arslan'a çok haksız yükleniliyor. O kareden çıkıp ne kadar aşırı hem de çok aşırı yorumlar yapılıyor. Sanırım CHP çevreleri Zühtü Arslan'ı seçilmiş Cumhurbaşkanı'na karşı kışkırtmak da istiyor. Alışmışlar çünkü AYM Başkanlarının seçilmiş hükümetlere atarlanmasına. Oysa o bir anlık yakalanmış karenin aynısını Zühtü Arslan'ın anamuhalefet lideri Kılıçdaroğlu ile ya da Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile Ya da başkasıyla saygı ile tokalaşırkenki fotoğrafında da bulabilirsiniz. Arşive gireyim aynı kareyi yarın size bulup getiririm. Ama hiç kimse "AYM Başkanı CHP'nin ya da TSK'nın emrinde" demez çünkü bu konjonktürde o propaganda satmaz. Ama tersi satıyor ve bu sebeple Zühtü Arslan çok ağır eleştiriliyor...
***
Aslında o cevap çok basit o kare için: 20'li yaşlarına kadar Yozgat şehrinin Sorgun ilçesinde büyümüş, 60'lar, 70'ler ve hatta 80 'lerin ortalarına kadar Anadolu'nun bağrında bir kasabada yetişmiş bir imam-hatipli gencin taşralı mahcubiyetidir o kare. Yüzde yüz Anadolu çocuğunun aşırı saygılı ve çekingen tavrıdır. Bir de dindarların egemenler tarafından ezildikçe ezildiği o yıllardan gelen imam-hatipli mahçubiyetidir. Bir insanı bu kültürel özelliği yüzünden yerden yere vurmak büyük haksızlık. Aslında bu duyguyu bize en iyi anlatacak yazar kendisi de Yozgatlı ve imamhatipli olan
Ahmet Hakan'dır. İkisi de aynı yaşlardalar üstelik. Zühtü Arslan'ı bu kare yüzünden o da eleştirmiş. Gerçi Allahı var çok acımasızlık etmemiş. Ama yine de daha empatik olabilirdi. Her ne kadar artık
"yırtık" olsa da Zühtü Arslan'ları oluşturan o yılların kültürel atmosferini anlatabilirdi.
Murat Yetkin ise aşırı bir yorumla Zühtü Arslan'a daha da büyük haksızlık etmiş...
***
Elbette başkanlığa seçildiği tarih 10 Şubat 2015'ten itibaren Arslan'ın hataları ve yanlışları oldu. Ben Arslan'ın şahsını değil ama hukuk ve siyaset felsefesi alanındaki yazılarını iyi bilirim. Hemen 11 Şubat 2015'te kendisinin entelektüel portresini anlatan bir yazıyı köşemde yayınlamış ama o yazıda bir konuda da kendisini naçizane uyarmıştım. Çünkü taşralı mahçubiyetinin Avrupa'dan alkış alma kompleksiyle bir anda içiboş bir nefsaniyete dönebileceğini ve sonra da o kişiyi deliliğe sürükleyebileceğini bazı hukukçu örneklerinde görmüştüm. Arslan da ismini vermediğim bu örneği biliyor. Bir yargıç hükümete yaranma ihtiyacı asla duymaması gerektiği gibi başka bir güç odağına da yaranma ihtiyacı asla duymamalı. Sadece ve sadece hukuk ve adaleti gözetmeli. Bir yargıç
"Avrupa beni övsün" diye sonradan çok üzüleceği aşırıcı bir karar verirse o zaman gerçekten hukuken konuşması gereken yerde de tıkanır. Zühtü Arslan'ın çok iyi bildiği (Arslan evrensel hukuk felsefesi literatürüne dehşet vakıf bir adamdır) büyük hukuk filozofu ve Yüksek Mahkeme Hakimi
Oliver Wendell Holmes Jr.'nin dediği gibi:
"Hukuk herşeyden önce denge ve itidaldir. Hakim verdiği kararların yaratacağı maddi sonuçları önceden öngörebilen adamdır."
***
Aslında bu hukuk bilgesinin sözü sadece AYM üyelerimize değil tüm hakimlerimizin ve savcılarımızın kulağına küpe olmalıdır.
Danıştay Başkanı Zerrin Hanım'a saygı duyarım ama yargımızın şu an mükemmel olduğuna dair 30 Ağustos'ta
Nagehan Alçı'ya verdiği demece katılmıyorum. Bilakis dün adli yıl açılışında Yargıtay Başkanı
İsmail Rüştü Cirit'in açıklamaları daha objektif ve doğrudur. Şimdi gereksiz şekilde
"hükümetçi" gözükmeye çalışan kimi savcıların ve hakimlerin 7 Haziran ile 1 Kasım arası öyle adaletsiz kararları var ki burda örnek versem şaşar kalırsınız.Bizim yargımızın eyyam geleneği maalesef vardır. Anayasa Mahkemesi'nin de sicili felakettir ama daha özgürlükçü demokratik bir hukuk devletini inşa edebilmemiz için Zühtü Arslan gibi AYM Başkanlarına da ihtiyacımız vardır...