Dün de yazdığım gibi 2016'da Türkiye kesinlikle amorf parlamenter sisteminden daha doğrusu sistemsizliğinden vazgeçecektir. Artık bu çift başlı aptal sistemsizlik yürüyemez. Üstelik hem Cumhurbaşkanı hem de Başbakan şu anki aptalca sistemsizliği istemiyor. İyi tanımlanmış bir başkanlık sistemi istiyorlar. Diğer partiler yine statükodan yana direndiği vakit gerekirse sistem referandumu mahiyetinde yine millete gidilir ve bu referandum mahiyetindeki yeni seçimden sonra milletin belirlediği yeni TBMM başkanlık sistemi ve yeni anayasaya geçiş kararını verir.
Ben eminim ki millet statüko duvarlarını yine yıkar geçer. Geçtiğimiz 13 yılda olduğu gibi yine milli irade tecelli eder...
Parlamenter sistemin tabiatı itibariyle bir gün bu ülkeye çok büyük zarar verebileceğini CHP ve MHP de görmek zorundadır 2016 yılı içinde. Parlamentarizmde iş geliyor, muhakkak kriz ve yönetemeyen demokrasi noktasına dayanıyor. Bu kaos dönemlerinde vesayet güçleri devreye giriyor ve ülke adım adım harap oluyor. Türkiye için çözümün iki turlu dar bölge başkanlık sistemi olduğunu herkes anlamak zorunda. Türkiye'nin kriz üreten parlamenter rejimden dar bölge iki turlu başkanlık rejimine geçmesi gerektiğini savunuyorum. Peki bu savunduğum başkanlık sisteminin tanımı nedir? Başkanın, halk tarafından seçilmesi mi? Türkiye'nin bugünkü parlamenter sistemi içinde Cumhurbaşkanını halka seçtiriyoruz.
Bu başkanlık sistemi olur mu? Hayır olmaz.
Çünkü hükümetin patronu yine Meclis'ten çıkıyor ve Meclis'in güvenoyuna ihtiyaç duyuyor.
O halde başkanın halk tarafından seçilmesi, başkanlık sisteminin gerekli unsuru fakat tek başına ayırt eden karakteristiği değildir.
Tarih boyunca, devlet kuvvetleri (yasama, yürütme, yargı) içinde, yargı kuvvetinin diğer kuvvetlerden büyük ölçüde ayrı tutulabildiği çeşitli sistemler olmuştur. Yasama ve yürütme kuvvetlerinin birbirinden ayrılması da, Roma İmparatorluğu'nun cumhuriyet dönemlerinde olduğu gibi zaman zaman denenmiştir...
Bizim de kendi sistemimizi inşa ederken örnek almamız gereken Amerikan Başkanlık Sistemi'nin başardığı yeni şey; tarihi deneylerin hepsinin incelenmesinden çıkan derslerle, devlet kuvvetlerinin birbirinden ayrıldığı ama onların herhangi birinde diktatoryal bir kuvvet birikmesini önleyecek denetleme ve dengeleme mekanizmalarının yaratıldığı bir siyasi sistem kurmasıdır...
Başkanlık sistemini, diğer sistemlerden ayırt eden karakteristik işte budur:
Kuvvetler ayrılığı ilkesinin hayata geçirilmesi.
Bu genel karakteristik, pratikte dört vasıtayla hayat bulur:
1. Yürütmenin başının (başkan ve yardımcısı) halk tarafından seçilmesi ve bir dahaki seçimlere kadar yasama tarafından düşürülmeksizin bu görevi sürdürmesi.
2. Yürütme başının kabinesini oluştururken yasamaya doğrudan muhtaç olmaması (yasama üyelerinin bakan olamaması).
3. Yasama görev süresinin ne yürütme ne de yasamanın kendisi tarafından değiştirilememesi (Başkanın Meclis'i feshedememesi ve Meclis'in erken seçim kararı alamaması).
4. Başta başkanın kanun veto gücü ve Meclis'in, başkanın yaptığı tayinleri reddedebilmesi gücü olmak üzere çeşitli denetleme ve dengeleme mekanizmalarının yaratılması.
Parlamentarizm, yani Meclis'in (yasama) hükümet (yürütme) çıkarması, kuvvetler ayrılığı ilkesinin yasama- yürütme ayrılığı bacağını ihlal eder. Yarın devam edeceğim...